30 Haziran 2007 Cumartesi

Yozlaşan tartışmalar içinde kaybolmayalım

Türkiye'mizde yaratılan tartışma ortamlarının büyük bir çoğunluğunun temel özelliklerinin, düşünmeden ortaya atılmış, derinlikten yoksun, sığlık içinde başladığını ve yapıldığını görmekteyiz. Avrupa Birliği, kalkınma, demokrasi, küreselleşme, toplum, Din, Devlet konularını içeren olguların tartışılmasında olduğu gibi, gündemin en başına oturmuş bulunan laiklik ve irtica tartışmalarında da aynı bilgisizlik, ya cehaletten veya bilinçli olarak devam etmektedir. Az okuyan, az düşünen, fikirlerini akıl süzgecinden geçiremeyen. Karşısındakini anlamaya veya ona anlatmaya değil rakibini daima mahkûm etmeye çalışan. Ama çok konuşan hem de havadan konuşan bir toplum manzarası ortaya çıkarmaktayız. İşin en acınacak tarafı ise bu durumun kimseyi de pek fazla rahatsız etmemekte oluşunu görmekte olduğumuz.

Herkes her konuda çok şey bildiğini zannediyor. Tamam, zannetsin de, kendini hemen yargıç atayıp kaşısındakini yargılama ve cezalandırma sürecine giriyor. Bu huyumuzu değiştirip karşımızdakini yargılamaya değil de anlamaya gayret etsek içine düştüğümüz bunalım çemberini kıracağımızdan hiç kuşkum yok.

Laiklik ve irtica tartışmaları ülkemizde biraz da ilericilik ve gericilik deyimleri ile algılanıyor. Bu deyimler bana hemen tarih kelimesini hatırlatıyor. Tarih bence üç boyutlu olarak ve bu boyutlar, geride kalan, şimdi ve gelecek şeklinde an ve an değişerek süzülüp akıp gidiyor. Bu akış içinde insanlığın ve ulusların gelişimi, şimdi de durarak, geriye bakarak, ileriye ait planlamalar yapılması ile mümkün oluyor.

Bildiğiniz gibi bu tartışmalar genellikle politikacılar ve kendini toplumun, her bokemonunun bilirkişisi ilan eden, aslında cahil veya kötü niyetli işbirlikçi kişiler tarafından ortaya atılır. Anlaşamazlığın ana sebebi din ticareti ile uğraşan ve kendine din âlimi sıfatı takan bir takım zevatın avanta para kaynaklarının kuruyacak olmasındandır. Diğer taraftan avanta, yandaş koruma, çalma, çırpma ve ne bulursa hamudu ile götürenleri buraya yazmam bile. Onun içindir ki Tarikat, politika ve devlet ilişkileri üçgeni şu anda tam yol devam etmektedir. Türkiye'de yaratılan bu ortama ABD, AB ve Türkiye düşmanları da destek verince ortalık iyice bulanmakta ve deyim yerinde ise bulanık suda balık avlamak kolaylaşmaktadır.

Bunların mandacılık fikirleri ve soysuzlaşma ile mistikleştirilmiş ilerlemecilik ideolojisine göre, AB, ABD destekli ama kendilerinin bile inanmadığı fikir ise ilerlemenin son durağı da Batı'dır.
İşte Yüce Atatürk'ün ve onun gibi düşünenlerin irtica dediği şey budur. Atatürk için ilerlemenin ve gelişmenin sınırı batı medeniyetine ulaşmakla son bulmaz. O Yüce insan, Türk milleti için daha ileriyi ve daha ileriyi düşünmüş. Milletine manevi mirasını buna göre bırakmıştır.
Büyük Ata'nın Cumhuriyeti emanet ettiği Türk genci, geçmişe ancak yapılan iyi şeylerden ilham ve model almak, geçmiş ile hesaplaşmak için döner ve bakar. Bundan maksadı ise şimdi ve gelecekte hata yapmamak içindir. Bunu aksi ise, geçmişe rücûdur, irticadır ve toplum için kötüdür.

Damarlarında kudret ve asil kan taşıyan Türk gençleri;

Tarihte ileriye gitmek için zaman, zaman geriye dönüşler ve sorgulamalar yapman gerekir. Yapacağın bu geriye dönüş ve sorgulamalar, Türk varlığı ve Türk halkı için en önemli ilerletici öncü kuvvetin olacaktır. Tarihini iyi öğren ve iyi analiz et. Bunu yapamayan toplumlar ileriye atılamazlar. Türkiye ve Atatürk devrimleri sizlere emanettir.

Necmi ÖZNEY 30.06.2007 Memleket haber – Asa haber

Hiç yorum yok: