13 Haziran 2007 Çarşamba

Emperyalizm geldi seç seç al!

Çin ve Sudan hükümetleri ticari ilişkilerde ulaştıkları yeni rekorları kutlarken ülkede sıradan halk arasında Pekin'in Sudan'daki rolüne ilişkin hoşnutsuzlukta gittikçe büyüyor.

Ekonomik veriler esas alındığında iki ülke arasındaki ilişkilerin ideal bir ortaklık olduğu söylenebilir. Çin ve Sudan arasındaki ticaret hacmi 2006 yılının ilk 11 ayında yaklaşık üç milyar Amerikan Doları civarında idi. Çin, şu anda Sudan'daki en büyük yabancı yatırımcı olarak da yerini almış durumda. İki ülke nasıl ticaret yapması gerekiyorsa güya aynen öyle yapıyorlar. Bu süre içinde de Çin burada sistemini kurmaya ve yerleştirmeye çalışıyor.

Enerjiye olağanüstü ihtiyacı olan Çin, Sudan'ın ihraç ettiği petrolün üçte ikisini satın alırken bir yandan da Sudan'da üretimin arttırılmasını destekliyor. Sudan ekonomisi 2006'da yüzde on iki büyüme gösterirken, bunun büyük bir bölümü Çin'in yatırımlarına bağlı olarak gerçekleşmiş durumda. Sudan yönetimi halkçı bir yaklaşım göstermez ise burası Çin emperyalizminin kucağına düşmek üzere demektir.

Sudan, Çin'in Afrika politikası için pek çok bakımdan güzel bir örnek. 1999'da Çin ile Afrika arasındaki ticaret hacmi iki milyar ABD Doları düzeyindeyken bu miktar 2006'da yirmi beş katına çıkarak 50 milyar dolara ulaştı. Devamlı artan bir ticaret hacmi. Ve artan bir büyüme hızı. Fakat burada ana sorun gelirin adil dağıtılması. Ve Sudan yönetiminin ülke çıkarlarını gözetmesi, bu süreçten pozitif olarak faydalanmayı bilmesi gerekiyor. Çinli yatırımcıların Afrika'yı fethini kolaylaştıran etken, bunların sabırlı olabilmeleri oldu. Devlete ait holdinglerden çok kâr getirmeleri beklenmedi; önemli olan adam gibi ticaret yapıyor görünmek. Yapılan ticaret toplam sonuca olumsuz etki edince, açıklar Pekin bütçesinden kapatıldı. Sudan ile yapılan ticarette bir nevi denge sağlanmaya çalışıldı. Bu bir nevi üreticinin malını tarlada kapatmak gibi bir olay. Bence Çin ve Sudan gibi iki ülke arasında yapılan ticarette böyle bir davranış olması da bu gün için gayet normal bir olay. Dünya'da sanayi devrimi olurken Osmanlı padişahına " Koskoca Osmanlı devleti çul, çaput, kumaş imali ile mi uğraşır. Biz size maliyetinin yarısına kumaş satarız. Size hizmet şereftir." Diyen İngiltere misali.

Ancak hükümet çevreleri dışında Çin'in girişimlerine karşı yöneltilen eleştiriler giderek artıyor. Sudanlı rejim muhalifleri, Çin'i sadece seçkin bir kesimin yararına, sorumsuz bir politika izlemekle eleştiriyor. "Çin hükümeti her zaman başka ülkelerin içişlerine karışmak istemediğini belirtiyor, ama bu bir yalan. Aslında Çin, Sudan politikasına etkin olarak müdahale ediyor, elbette iktidardaki rejimin yanında yer alarak." Amerika olsa her halde muhalefeti örgütler, birkaç önemli şahsiyeti öldürtür. Sonra da güzel bir senaryo ile darbe yaptırır, bir şekilde petrole el koyardı. Çin ise sabırla buraya etki alanı kurmaya çalışıyor. Sonuçta emperyalizmin şusu busu yok. O şekilde veya bu şekilde gel beni sömür dediniz ve açık kapı bıraktınız mı sömürülüyorsunuz.

Uluslararası Af Örgütü de muhalefetin görüşlerine benzer görüşler söylüyor "Eğer Afrika, Çin'le gerdeğe giriyorsa bunun sonucu ancak Sudan'da insan haklarının, Çin'dekine benzer biçimde daha fazla gerilemesi olacaktır. Özellikle de Sudan veya Zimbabwe gibi otoriter devletlerin Çin'e kucak açıyor olmalarına şaşmamak gerekir." Muhalefet bu gerilemeye örnek olarak 200.000'den fazla ölüyle ve yaklaşık iki milyon insanın sürülmesiyle sonuçlanan Darfur krizini örnek gösteriyor. Çin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde sürekli olarak veto hakkını kullanarak, Sudan hükümetini istenmeyen Birleşmiş Milletler Barış Güçleri'nden korudu. Sudanda da silahların devreye girmesi yakındır. Çünkü burada İngiltere'nin deyimi ile kandan daha kıymetli olan petrol var. Muhalefete göre "Çin ve Sudan hükümeti, yerleşik halkı petrol bölgelerinden sürmek için el ele çalışıyorlar." Kuzey ve güney Sudan arasındaki sınırda bulunan Petrol alanları çevresinde durum özellikle endişe verici.2011 yılında Güney'in bağımsızlığı için yapılacak halkoylamasından sonra gerçekleştirilecek bir başka referandumla, bölge halkı Sudan'ın hangi kesimine dâhil olmak istediğini belirleyecek. Ancak bölgeden sürülenlerin oy kullanma hakkı olmayacağı göz önünde bulundurulursa, gözlemciler Pekin yönetiminin çıkarının, Çin şirketlerince yönetilen petrol kaynaklarının daha güvenli olan Kuzey Sudan'da kalmaları yönünde olduğunu belirtiyor. Bu da sonuç olarak, eğer yöneticiler kendi çıkarları peşinde koşarken halkın durumunu düşünmezler ise sonuç yine sömürü ve emperyalizme dönüşüyor. Ben istemez isem kimse beni sömüremez. Sudan ve Çin'in durumları bizi ne ilgilendiriyor diye düşünmeyin sakın. Vatanını seven her kişi bu gibi olayların bilincinde olmalı. Onun için vatanımızda Atatürkçü ruh yükseltilmeli. Bağımsızlık benim karakterimdir cümlesi Türk gençlerinin düsturu olmalıdır. Milletimizin bekası buna bağlıdır.

Necmi ÖZNEY

07.03.2005 Memleket haber

Hiç yorum yok: