13 Haziran 2007 Çarşamba

İran, İngiliz asker krizi kime yarar?

İngiltere ile İran arasında yaşanan 15 asker krizi, aslında Batı ile Tahran'ın içinde bulunduğu anlaşmazlığın bir göstergesidir. ABD ve AB uzun bir süredir İran'a, nükleer programından vazgeçmezse yaptırım uygulayacağı tehdidini savuruyor. Peki, ne fark etti. Bu tehdidin ABD ve batı için ne gibi bir etkisi ve kazancı oldu? Koskoca bir hiç!

15 askerin İran karasularını ihlal ettikleri için gözaltına alınması yüzünden yaşanan krizde de aynı durum söz konusu. İngiliz hükümeti, askerlerinin alıkonmasına sözüm ona çok kızdı ve sert önlemler alacağını duyurdu. İngiltere kendini hala, halkı afyonla sızdırdığı Hindistan veya Çin dönemindeki gibi müstemleke valisi zannediyor. Asya ülkelerini de höt dedi mi ayağını denk alacak ülkeler olarak kabul ediyor. Allahtan Londra, İran'ı savaşla tehdit etmek gafletini göstermedi. Yalnızca Tahran ile ilişkilerini donduracağını açıkladı. Yani, İran ile hiçbir resmi temasta bulunmayacakmış ve ticari ilişkilerini kesecekmiş. Sanki bu tutum bir kazanç sağlayacakmış gibi. Ama el altından her işe devam. Saldırı tehdidi ile yapılan diplomasinin artık geçmişlerde kalmış olması çok güzel. Politikacıların açıklamalarında her zaman geçmiş alışkanlıklarının izleri her zaman var, neyse ki artık yaptıklarında biraz mantıklı davranmayı öğreniyorlar yavaş yavaş. Aksi takdirde, Iranla yaşanan asker krizi çoktan açık bir saldırıya dönüşmüştü bile. Londra, birliklerini Tahran'ın üzerine salmak için bahane, İran da kendini müdafaa etmek için fırsat ele geçirmiş olacaktı. Hâlbuki yapılacak bir askeri müdahale ne İran'ın ne de İngiltere'nin işine gelir.

Bu yüzden sorunu diplomatik yollardan çözmek herkesin yararına. Söylemesi kolay, yapması zor elbet. İngiltere Başbakanı Tony Blair yakında aktif siyasetten çekilecek olsa da halkına kararlılık göstermek zorunda. İran yönetimi de ister planlı ister ani gelişmiş bir kriz olsun asker olayında attığı adımın arkasında durmak isteyecek. İngiliz hükümeti bize uygulanan yaptırımları sertleştiriyor mu, al bakalım biz de İran olarak İngilizlere gününü böyle gösteririz, tutumu yani. Bu arada İngiliz askerlerin İran karasularını ihlal etmediğini, tutuklandıkları sırada Irak karasularında bulunmadıklarını kanıtlamaya çalışmak da nafile. Bunun için çekilen uydu görüntüleri de bir işe yaramaz, çünkü herkesi inandırmak o kadar kolay değil. Herkes istediğine inanır. Kaldı ki İran ile Irak karasuları arasındaki sınırın kontrolü, barış zamanındaki gibi hoşgörülü ve görme geç, tutsunlar 3 balık gitsinler şeklinde değil. Savaş yaşanan bir bölgede ve bu dönemde eskisinden daha hassas ve ince bir şekilde korunuyor olması hem gerekli hem gayet normal.

Tüm bu gerçekler, Londra'nın kullanacağı seçeneklerin ne kadar az olduğunun göstergesi. Bu krizde aslında en iyi çözüm, tarafların inatlaşmaları ve kendi görüşlerini savunmaları yerine, bir yanlışlıktan söz edip, pişmanlık sergilemeleri olacaktı. Akıllı olan iddiasından vazgeçsin söylemi böyle kriz dönemlerinde pek geçerli olmasa da, olayların tırmanmasını engelleyecek bir tavır sergilenebilirdi. Bu durumda Tahran inatla kendi iddialarını savunsa da, taktiği boşa çıkacaktı. Dünya kamuoyunda puan kaybetmiş olacaktı. İngiltere, İran ile güç yarışına girmekle cahilce bir hata yaptı. Çünkü 15 askerinin olayını kullanarak İran ile girdiği güç yarışını kazanamayacağı başından beri belliydi zaten. Tony'cik bunu göremedi. Bu kafa ile görmesi de beklenemezdi zaten.

Yalnız dikkat edilmesi ve gözlerin çevrilmesi gereken bir kişi var ki işte asıl tehlike o. Tony'nin mahalleden amcası, ceketi omuzlarında, Kasketi yan giymiş, kendisini mahallenin jandarması zanneden amcası. Zaten adam bir pislik yapmadan duramıyor. Hesap verecek kimse yok onun için. İşte onun ne yapacağı hiç belli olmaz. Artık bütün gıdası kan ve petrol. Allah ona fırsat vermez inşallah.

Bu arada merak ettiğim bir konuda, İngiltere'nin bu bölgedeki işinin ne olduğu. Irak'taki varlığı şu anda dahi hukuksal açıdan tartışmalı olan ve bütün Dünyanın da genel olarak Irak'ta işgalci konumunda gördüğü İngiltere'nin, böyle bir konumda iken, sorunu abartmadan çözme yoluna gitmek yerine doğrudan İran'ı karşısına alması ne kadar mantıksız, aptalca ve kadar dikkatleri üzerine çeken bir durum. Anlamak biraz zor. Bakın, ABD Başkanı George Bush, konuya hemen atladı ve "rehine" olarak nitelendirdiği İngiliz askerlerinin İran tarafından derhal serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Aman neyse ABD konuya girdi ya ferahladım biraz. Herhalde işi tatlıya bağlamaya çalışacak. Artık bölgeye barış gelecek demektir. Bıyık altından gülmeyin. Ben böyle inanıyorum yahu.

Not: Beş dakika önce dinlediğim bir haberde, İran cumhurbaşkanının İngiliz askerleri serbest bırakarak İngiliz halkına hediye edeceğini duyduğum zaman çok memnun oldum. İşin doğrusu buydu. ABD ye işe karışma fırsatı vermedi.

Necmi ÖZNEY

05.04.2007 Memleket Haber

Hiç yorum yok: