21 Haziran 2007 Perşembe

Büyük Ortadoğu Projesi ve Amerikan maliyesinin finansmanı

Amerika çok üreten bir ülke. Dolayısı ile Dünya'nın en büyük tüketen toplumu da bu ülkede yaşıyor. Bu durum Dünya ekonomisine bir şekilde yansıyor normal olarak. Amerika'da ki tüketim harcamalarının artışı Dünya ticaretinin ve ekonomik büyümesinin temel kaynağı olmayı sürdürüyor gibi görünüyor. Ülkemizde de görüldüğü gibi Amerikan şirketlerine ait her marka ve her türlü mal anlaşmalı olarak Çin'de ve uzak doğuda üretiliyor. Örnek olarak bundan birkaç sene önce bin YTL civarında olan lazer yazıcı fiyatları nerdeyse yüz YTL civarına düştü. Hatta yaptığım alışveriş sonucu elimde bedelsiz aldığım üç adet yazıcı fazlalığı bile oldu. Durum bu şekilde olunca Dünya'nın dört bir yanına fiyatlar bu şekilde yansıdı.

Tabii olarak aynı sonuç Amerika'yı da etkiledi. Amerika'nın tükettiği malların başlıca tedarik ve üretim yerleri ise Çin merkezli Uzakdoğu bölgesi. ABD bu bölgeyle ve diğer ticaret yaptığı ülkelerde dış ticarette büyük açık veriyor. Fakat ticaret yaptığı ülkelerin merkez bankaları ülkelerinde biriken dolar fazlasını ister istemez tekrar ABD borsasına yönlendirdiklerinden bu büyük açık Amerika ile ticaret yapan ülke paralarına karşı henüz bir dolar kur ayarlaması ihtiyacına yol açmadı. Fakat ekonomi kurallarına göre bu denge çok kırılgan sonuçlara yol açabilir. Şu anda Amerikan devlet tahvili portföyünün üçte birinden fazlası dış ülkelerin, bu miktarın yarıdan fazlası da Japonya ve Çin'in elinde. Resmi rezerv olarak Japonya'nın elinde yaklaşık 950 milyar dolar, Çin'in elinde 750 milyar dolar kadar, Güney Kore'nin elinde ise 350 milyar civarında dolar bulunuyor. Çark şu şekilde kurulmuş ve şimdilik bu şekilde dönüyor. Bu ülkeler şayet ABD'ye mal satmayı sürdürmek istiyorlarsa bu rezervlerini her geçen gün yeni alımlarla arttırmaları gerekiyor. Yani yaptıkları Amerika'ya mal satıp karşılığında kâğıt parçası almak.

Amerika bu dünyanın en büyük ekonomik gücü olsa bile, devamlı büyük bir bütçe açığı ve büyük bir cari açık veriyorsa er geç parasının değeri düşer ve tahvillerinin ödenebilirliği sorgulanır hale gelir. Yani günün birinde yeşil dolarları ve kıymetli tahvilleri gerçekten kâğıt parçasına dönüşebilir. Bu yüzden Uzakdoğu ekonomileri bugün aslında büyük bir ikilem ve tedirginlik içinde. Bunun argoda ki adı, elini verip kolunu kaptırmaktır. Eğer ABD, ekonomisindeki açığı yakın zamanda kapatmayı başaramazsa bu ülkeler Amerika'ya sonsuza kadar kâğıt karşılığı mal satamazlar. Aksi takdirde günün birinde ellerinde biriktirdikleri yüzlerce milyarlık dolar bazlı finansal kâğıtlar paçavraya dönebilir. Dolayısıyla bugün ABD ve Uzakdoğu arasında gördüğümüz ticaret oyunu, daha doğrusu dolar ve kâğıt dolaşımı geçici ve kısa vadeli bir çözümdür. Sürekli kalıcı olması imkânsızdır.

ABD'nin Bu çıkmazdan 1930 senesi benzeri bir krizle elindeki devasa sermaye stokunun değersizleşmesi, kısmen yok olması dışında kesin bir ekonomik çözüm yoluda pek görünmüyor. Çünkü bu şartlar altında yalnız ABD'de değil, Bütün Dünyada bile böyle bir sermayenin tamamının yatırıma dönüşmesi durumunda ortaya çıkacak üretimi eritecek boyutta bir talep yaratmak mümkün değil. Fakat ABD'li ekonomistlerin, ABD ekonomisinin böyle bir yıkıma doğru sürüklenmesine seyirci kalması da söz konusu olamaz, çünkü hızla büyüyen Çin bu durumda kısa sürede Dünya'nın bir numaralı gücü haline gelir ve ABD'nin Dünya karizması bir daha geri gelmemek üzere çok kötü bir şekilde çizilir.

Görüldüğü gibi kendisini Dünya'nın süper gücü sayan Amerika aslında ekonomisinin bu yapısal sorunları nedeni ile köşeye yarı yarıya sıkışmış durumda. Ekonomik sıkışma yetmezmiş gibi bir de başta Çin ve Rusya olmak üzere Amerika'nın Dünya jandarmalığını sorgulamaya hazırlanan siyasi-askeri rakipler de boy göstermeye başladılar.

İşte bu durum Amerika'yı çok büyük riskler içeren, gerçekleştirilmesi ise pek mümkün görünmeyen Büyük Ortadoğu Projesine yönelten olayların başka bir boyutu. İçinde bulunduğu bu kötü durum ABD'yi böyle riskli bir hareketler zincirine zorladı. Bush'un karakterini, akıl yapısını bilen Amerikan politik çevreleri bu zorunluluk sonucunda bu planı uygulayacak kadar gözü kara ve katil ruhlu bu ekibi toparladı ve iktidara getirdi.

ABD yapısal ekonomik sorunları sebebiyle Dünya liderliğini kaybedeceğini gördüğü için, bu durumu önlemek için planını yaparak Dünyanın bütün petrol ve doğal gaz kaynaklarını kendi tekeline alıp başta Çin olmak üzere kendisine rakip olabilecek bütün güçleri denetleyebilmek amacıyla Büyük Ortadoğu Projesini tasarladı. Afganistan'ın ve Irak'ın işgali projenin ilk iki adımı olarak vahşice ve canice atılmış oldu. Irak'ın kısa sürede işbirlikçi Kürtlerle birlikte denetim altına alınıp Irak petrollerinin işletilmesiyle hem savaş masraflarının karşılanması, hem de ABD'nin bütçe açığı ve cari açığının kapatılması planlanmıştı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı bu hesap tutmadı kırmızı bakiye verdi. Irak'ta direniş beklenenin üzerinde oldu ve petrol kuyularının ancak bir kısmı işletilebildi. Bu durumda savaşın bütçeye getirdiği yük de beklenenin çok üstüne çıktı, bütçe açığı ve cari açığın artışı hızlanmış oldu. Bunun sonucunda uluslararası finans piyasalarında Euro-dolar değerlemesi 1.45'e kadar tırmandı. Uluslar arası finans piyasalarında rakamlar ve bilânçolar kadar, psikolojik etkenlerde öne çıkar. Bu yüzden bilânçolardaki ve gelir tablolarındaki rakamlara fazla bel bağlamak ve inanmak her zaman doğru olmayabilir. Bununla beraber dolar-Euro oranındaki 1.45 seviyesi önemli bir seviyedir. Amerikalı iktisatçılar genelde doların değeri 1.30'un altına düşerse yabancı merkez bankalarının ve özel yatırımcıların ellerindeki dolar cinsi kâğıtları satmaya veya en azından yenisini almamaya başlayacakları düşüncesinde. Bu şu anda Amerika'nın başındaki dert ekonomik bir felaket senaryosu. Bu durumda ABD cari açığını finanse edemez ise, derin bir ekonomik durgunluk ve kitlesel işsizliklerle karşılaşabilir. Bu da Amerika'da ki haydut iktidarın ve Amerikan Dünya jandarmalığını sürdürme hayallerinin sonu olur.

Dolayısıyla ABD'nin, BOP'u hızlandırmaya ve hala ısrarla üzerinde çalışmasını ve bu yönde İran üzerindeki baskıyı arttırmasını ve Türkiye'ye yönelik, Amerikan aleyhtarlığına son verin baskısını da aynı çerçevede görmek ve BOP'un kilidi olması planlanan bir kukla Kürt devletinin tanınması talebi olarak algılamak lazımdır. Küreselleşen dünyada Uzakdoğuluların dolar satışları, uzak bir ihtimal ama Türkiye'ye ve Türkmenlere yönelik bir savaş tehdidi olarak ta yansıya bilir.

Amerika hiçbir zaman herhangi bir devletin müttefiki olmamıştır. Bırakın Türkiye'yi İngiltere'nin bile olmamıştır. Çıkarları yönünde müttefik gibi görünür. Amerika'ya sadık köpek lazımdır. Bakın İngiltere'nin Irak rolüne bahşiş aldı o kadar.

Türk halkı şimdiye kadar kimseye kulluk etmemiştir ve etmeyecektir. Fakat devşirme yönetimler sayesinde Amerikanın pis oyunlarına alet edilmek istenmiştir. Arkadaşlar şimdiye kadar olduğu gibi tek bir çıkış noktamız var.

Atatürk'ün fikir ve devrimlerine sahip çıkmak ve onları kendi yaşamımız ve ülkemiz politik ve ekonomik yaşamına uygulatmak. Bizim başka bir şeye ihtiyacımız yok. AB si de IMF si de onların olsun.
Ne ABD ne AB ne de IMF, ekonomik ve politik olarak tam bağımsız Türkiye.

Necmi ÖZNEY

Hiç yorum yok: