Türkiye, bütün Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en derin krizi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu krize bir teşhis koyacak olursak, Cumhuriyet'in şimdiye kadar korumuş olduğu ilke ve kazanımlarının yok edilmeye çalışılması olarak adlandırabiliriz.
Artık Türkiye'nin çok ciddi bir şekilde sosyal ve politik tedavi ihtiyacı gerçeği içinde bulunduğunu kabul etmemiz gerekiyor. 1950 ler den sonra bilinçli olarak yapılan kültür ve milli benlik erozyonu çıbanı baş vermeye başladı. Emperyalist Dünyanın işine gelmeyen, milletin Atatürk sevgisi ve O’nun ilkelerine olan bağlılık, yerli işbirlikçiler ve Batı tarafından yok edilmeye çalışılıyor.
Kendilerine Atatürk’ü örnek almaya çalışan batının eski sömürgeleri, bir şekilde sindirilerek milli kültürlerinin mühim bir kısmı yok edildi. Türkiye’de ise, AB ve ABD tarafından hiç boş bırakılmadan komünist-kapitalist, sağcı-solcu, laik-dindar, Kürt-Türk, Sünni-Alevi v.s. şeklinde halk sürekli bölünmeye ve Türk toplumu ayrıştırılmaya çalışıldı.
Şimdi kendi kafalarına göre son vuruş sayılacak ve en etkili olabilecek sürece başlandı. Devlet ile Millet arasında bir ayrışma ve bir kopuş yaratma ve buna bağlı olarak milletin bağımsızlık bilincinin yok edilmeye çalışılması için düğmeye basıldı. Türkiye’nin temel direği, yani orduyu yıpratmaya çalışarak Devlet ile Millet arasında bir ayrılık yaratılmaya çalışılıyor. Buna bağlı olarak AB makyajı altında mandacılık fikri yayılmaya ve bağımsızlık bilinci yok edilmek isteniyor.
Türkiye hepimizin gözlerinin önünde iki adım ileri bir adım geri gelişen bir senaryo yaşıyor. Şu anda Türkiye'de bundan daha büyük bir problem yoktur. Devlet ile Millet arasındaki bağlılık, işbirlikçiler tarafından bilinçli olarak yok edilmeye çalışılıyor. Son günlerde AB ve yerli işbirlikçilerinin ordu karşıtlığı tavırları toplumun bağımsızlık bilincini yok etme maksadı taşıyor.
Türkiye'nin AB paraları ile geçinen basın ve bazı sivil toplum kuruluşları el birliği ile yaptıklar Avrupa Birliği şakşakçılığının sebebi nedir biliyor musunuz? Mandacılık! Türkiye’ye ve halka, kendilerinin hazmettikleri mandacılığı hazmettirmeye çalışıyorlar.
Toplumsal bilinç bu borazanlar vasıtası ile yanlış yönlendiriliyor. Çünkü halkın toplumsal psikolojisi bozulmuş bir vazıyette. Çürümüş odundan düzgün tahta elde edilemezse, psikolojisi bilinçli olarak bozulmuş bir beyinden de salim bir karar çıkmıyor.
Türkiye'de, Türkiye aleyhine çalışan etkili ve yetkili birçok lobi çalışması yapılmaktadır. Türkiye'de halkı bilhassa yanlış bilgilendirme, yanlış politika oluşturma ve kabul ettirme, sözüm ona kamuoyu oluşturma merkezi olan bu lobiler, hem Devlet, hem bütün siyasi partiler ve hem de medya üzerinde tam ve mutlak bir hâkimiyet kurmuş bulunmaktadırlar. Nitekim şimdiden bu lobilerin gücü öylesine büyümüş bulunmaktadır ki, AB aleyhindeki bütün fikirleri derhal, birer insanlık ayıbı, fanatizm, şovenizm olarak göstermekte ve suçlamaktadırlar.
Gerek devleti yönetenler ve gerekse de Toplum'un büyük çoğunluğunun AB hakkındaki bilgileri son derece sathi, derinliksiz, hayalî ve gerçeklerden uzak bulunmaktadır.
Avrupa tarihinin nasıl bir sömürgecilik ve zulüm tarihi olduğu unutturulmuş ve halka yutturulmuştur. Zenginliklerinin temelinde kan, zulüm ve sömürü yatan, sömürgecilik denen pisliğin mucidi olan, on almadan bir vermeyen Avrupalının kendi zenginliklerini bizler gibi safdil koyunlarla paylaşacağını zannetmekle sadece zekâ seviyemizi göstermekteyiz.
Bunun yanında başka bir çalışmaları ise, Toplumu Devlet'ten bıktırma ve devletten ümidini kesmesi durumuna getirmektir. Sanki Türkiye’de din düşmanlığı varmış. İbadet yasaklaması varmış gibi. Dindar insanlar üzerinde kurulan uydurma baskılar, türban kullanılarak yapılan siyaset, onların, kendilerini dinleri ile devletleri ve vatanları arasında zor bir tercihte bırakılmış hissetmelerine sebebiyet vermekte ve bu kişilerin iç dünyalarında bir tahribata yol açarak, Hıristiyan Avrupa’da bile Müslümanlığımı daha iyi yaşarım gibi bir düşüncenin doğmasına yol açmaktadır.
Bir başka önemli faktör ise, Millet'in artık siyaset'ten bütün ümidini kesmesi, bıkması hatta tiksinti duyar hale gelmesidir.
Artık tam zamanıdır. Halka Atatürk ilke ve inkılâpları daha derinlikli olarak anlatılmalı, halkın Atatürkçülüğü güncel ve bütün esasları ile anlaması sağlanmalıdır.
İşte Türk halkı için, toplumsal bunalımın yegâne ilacı budur.
Necmi ÖZNEY
Artık Türkiye'nin çok ciddi bir şekilde sosyal ve politik tedavi ihtiyacı gerçeği içinde bulunduğunu kabul etmemiz gerekiyor. 1950 ler den sonra bilinçli olarak yapılan kültür ve milli benlik erozyonu çıbanı baş vermeye başladı. Emperyalist Dünyanın işine gelmeyen, milletin Atatürk sevgisi ve O’nun ilkelerine olan bağlılık, yerli işbirlikçiler ve Batı tarafından yok edilmeye çalışılıyor.
Kendilerine Atatürk’ü örnek almaya çalışan batının eski sömürgeleri, bir şekilde sindirilerek milli kültürlerinin mühim bir kısmı yok edildi. Türkiye’de ise, AB ve ABD tarafından hiç boş bırakılmadan komünist-kapitalist, sağcı-solcu, laik-dindar, Kürt-Türk, Sünni-Alevi v.s. şeklinde halk sürekli bölünmeye ve Türk toplumu ayrıştırılmaya çalışıldı.
Şimdi kendi kafalarına göre son vuruş sayılacak ve en etkili olabilecek sürece başlandı. Devlet ile Millet arasında bir ayrışma ve bir kopuş yaratma ve buna bağlı olarak milletin bağımsızlık bilincinin yok edilmeye çalışılması için düğmeye basıldı. Türkiye’nin temel direği, yani orduyu yıpratmaya çalışarak Devlet ile Millet arasında bir ayrılık yaratılmaya çalışılıyor. Buna bağlı olarak AB makyajı altında mandacılık fikri yayılmaya ve bağımsızlık bilinci yok edilmek isteniyor.
Türkiye hepimizin gözlerinin önünde iki adım ileri bir adım geri gelişen bir senaryo yaşıyor. Şu anda Türkiye'de bundan daha büyük bir problem yoktur. Devlet ile Millet arasındaki bağlılık, işbirlikçiler tarafından bilinçli olarak yok edilmeye çalışılıyor. Son günlerde AB ve yerli işbirlikçilerinin ordu karşıtlığı tavırları toplumun bağımsızlık bilincini yok etme maksadı taşıyor.
Türkiye'nin AB paraları ile geçinen basın ve bazı sivil toplum kuruluşları el birliği ile yaptıklar Avrupa Birliği şakşakçılığının sebebi nedir biliyor musunuz? Mandacılık! Türkiye’ye ve halka, kendilerinin hazmettikleri mandacılığı hazmettirmeye çalışıyorlar.
Toplumsal bilinç bu borazanlar vasıtası ile yanlış yönlendiriliyor. Çünkü halkın toplumsal psikolojisi bozulmuş bir vazıyette. Çürümüş odundan düzgün tahta elde edilemezse, psikolojisi bilinçli olarak bozulmuş bir beyinden de salim bir karar çıkmıyor.
Türkiye'de, Türkiye aleyhine çalışan etkili ve yetkili birçok lobi çalışması yapılmaktadır. Türkiye'de halkı bilhassa yanlış bilgilendirme, yanlış politika oluşturma ve kabul ettirme, sözüm ona kamuoyu oluşturma merkezi olan bu lobiler, hem Devlet, hem bütün siyasi partiler ve hem de medya üzerinde tam ve mutlak bir hâkimiyet kurmuş bulunmaktadırlar. Nitekim şimdiden bu lobilerin gücü öylesine büyümüş bulunmaktadır ki, AB aleyhindeki bütün fikirleri derhal, birer insanlık ayıbı, fanatizm, şovenizm olarak göstermekte ve suçlamaktadırlar.
Gerek devleti yönetenler ve gerekse de Toplum'un büyük çoğunluğunun AB hakkındaki bilgileri son derece sathi, derinliksiz, hayalî ve gerçeklerden uzak bulunmaktadır.
Avrupa tarihinin nasıl bir sömürgecilik ve zulüm tarihi olduğu unutturulmuş ve halka yutturulmuştur. Zenginliklerinin temelinde kan, zulüm ve sömürü yatan, sömürgecilik denen pisliğin mucidi olan, on almadan bir vermeyen Avrupalının kendi zenginliklerini bizler gibi safdil koyunlarla paylaşacağını zannetmekle sadece zekâ seviyemizi göstermekteyiz.
Bunun yanında başka bir çalışmaları ise, Toplumu Devlet'ten bıktırma ve devletten ümidini kesmesi durumuna getirmektir. Sanki Türkiye’de din düşmanlığı varmış. İbadet yasaklaması varmış gibi. Dindar insanlar üzerinde kurulan uydurma baskılar, türban kullanılarak yapılan siyaset, onların, kendilerini dinleri ile devletleri ve vatanları arasında zor bir tercihte bırakılmış hissetmelerine sebebiyet vermekte ve bu kişilerin iç dünyalarında bir tahribata yol açarak, Hıristiyan Avrupa’da bile Müslümanlığımı daha iyi yaşarım gibi bir düşüncenin doğmasına yol açmaktadır.
Bir başka önemli faktör ise, Millet'in artık siyaset'ten bütün ümidini kesmesi, bıkması hatta tiksinti duyar hale gelmesidir.
Artık tam zamanıdır. Halka Atatürk ilke ve inkılâpları daha derinlikli olarak anlatılmalı, halkın Atatürkçülüğü güncel ve bütün esasları ile anlaması sağlanmalıdır.
İşte Türk halkı için, toplumsal bunalımın yegâne ilacı budur.
Necmi ÖZNEY