13 Haziran 2007 Çarşamba

Güney Kıbrıs, Fransa ve aslanım NATO

Türkiye, yani NATO'nun gerisi sıkıştığı zaman pohpohladığı, işine gelmediği zamanda da hemen aleyhine kararlar alınan müttefiki. Aslında ortada NATO filan yok anladığıma göre. Çünkü NATO üyesi Fransa Kıbrıs Rum yönetimi ile imzaladığı askeri işbirliği antlaşmasıyla doğu Akdeniz'de kendine bir askeri saha elde etti. Fransa veya diğer NATO ülkeleri istedikleri gibi davranacaklar ama Türkiye, dost ve müttefikleri istemez ise kendi sınırlarını dahi koruyamayacak. Dahası, batı emperyalizmine hizmet etmezse tu kaka olacak. Şu anda dahi Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu da pek kıymetli müttefiklerimiz halkı Türkiye Cumhuriyeti aleyhine kışkırtmakla meşgul. Artık beşinci kol mu, altıncı mı, yedincimi hangi ismi koyarsanız. Bu faaliyet ta 1850 lerden beri tüm hızıyla devam etmektedir. Herkes bunun farkında ama Gülhane parkında ceviz ağacı altında! Nerden geldiyse bu cümle aklıma.
Fransa ve güney Kıbrıs Rum yönetimi arasında imzalanan anlaşma, Fransa'nın açıkça amaçladığı gibi NATO'dan bağımsız bir askeri politikayı ve yapılanmayı yansıtmaktadır. Hâlbuki Kıbrıs Rum kesiminin, bölgede istikrarsızlığa neden olabilecek böyle anlaşmalara imza atma yetkisi bulunmuyor ve bölgede yeni anlaşmazlıklara kapı açacak böyle bir yetkisi de yok. Yapılan bu harekete karşılık Türkiye, yalnızca Fransa ve Türkiye'nin NATO üyesi olduklarını hatırlattı.
Kıbrıs Rum kesimi, şımarık bir tavırla "beklenen Türkiye tepkisi" olarak tanımladığı bu açıklamaya "İstediğimiz kişilerle anlaşma imzalayabiliriz" şeklinde yanıt verdi. Türkiye, geçen ay Kıbrıs ile Lübnan arasında Akdeniz'deki olası petrol yataklarının tespiti için ihale açılmasının ardından da tepkisini bildirmiş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de böyle bir anlaşmanın diğer bir parçası olması gerektiğini söylemişti.

Fransa-Kıbrıs askeri antlaşması, Kıbrıs Rum yönetimi dışişleri bakanı ve Fransa Savunma bakanı arasında imzalanmıştı. Bu antlaşma muhtemelen Fransız hükümetinin cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önceki son büyük icraatıdır. Antlaşma, Kıbrıslı Rum subayların Fransa'da eğitimini, ortak askeri çalışmaları ve Orta Doğu'dan Avrupa sahillerine illegal yabancı akışını kesmek için ortak çalışmayı içermekteymiş. Hepsinden öncesi, antlaşma Fransa'ya, Yunanistan'ın Türkiye'yle anlaşmazlık durumunda hava desteği sağlayabilmek için inşa ettiği Andreas Papandreou hava alanını kullanma hakkı tanımaktadır. Havaalanı geçen yaz Fransa tarafından Lübnan'daki yurttaşlarının boşaltılması amacıyla kullanılmıştı.

Kıbrıs resmi makamları, antlaşmanın Fransa'ya, "savaş alanları yakınlarında bir altyapı" sağlayarak, gerektiğinde Fransa'nın müdahale şansını artıracağını düşünüyorlar. Fransa'nın yurt dışında, bazıları Afrika kolonilerinde ve diğerleri de uluslar arası barış gücü operasyonlarında olmak üzere şu anda yaklaşık 30–35 bin askeri bulunmaktadır.

Bu durum Amerika'dan bağımsız karar alabilmek için, 1960'lardan bu yana, NATO'nun yapısında kalmaya devam eden Fransa'nın yeni dış politikasının bir yönü. Fransa cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında adaylar, öncü muhafazakâr aday Nicolas Sarkozy ile birlikte, "Amerika'yla uyumlu ama itaatkâr olmayan ilişkiler içerisindeki Avrupa savunma kimliği"ni kurmaya çalışmaktadırlar. Hatta hatırlayın yakın bir zamanda Fransa'nın NATO'nun askeri yapısına dâhil olmasına gerek olmadığını, ancak NATO'yu da "nihai güvenlik garantileri" olarak tanımladıklarını ifade eden demeçler dillendirilmişti.

Şimdi gelelim Kıbrıs ile ilgili başka bir önemli konuya. AİHM, Güney Kıbrıslı Arestis isimli bir Rum kadının, elinde orijinal bir tapu kaydı veya bir belgesi olmadan Maraş'taki mülkünü Türkiye'nin askerî müdahalesi nedeniyle kullanamadığı gerekçesiyle 1998'de açtığı dava ile ilgili olarak; 22 Aralık 2005'te açıkladığı kararında Türkiye'yi suçlu bulmuş, 7 Aralık 2006 tarihli kararında ise 885 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etmiştir. Oysa Arestis'in sahibi olduğunu iddia ettiği mülkün KKTC elinde olan tapu kayıtlarında "Abdullah Paşa Vakfı'na ait olduğu" açıkça yer almaktadır. Kararın 3 aylık temyiz süresinin 7 Mart'ta dolduğunu bilmenizi istiyorum, Türkiye Cumhuriyeti acaba kararı temyiz yoluna gitti mi? Bilindiği gibi, Türkiye, daha önce de Louzidu isimli Rum kadına Girne'de bıraktığı mülkünü 1974'ten bu yana kullanamadığı gerekçesiyle Aralık 2003'te 1,1 milyon Euro tazminat ödemişti. Ben biraz araştırdım ama temyize gidildiği hakkında bir iz bulamadım. Eğer gidildi ise eksik araştırma yapmışımdır. Şimdiden özür dilerim. Eğer gidilmedi ise yazıklar olsun. Başka söyleyecek sözüm yok.

Necmi ÖZNEY

09.03.2007 Memleket haber

Hiç yorum yok: