8 Ağustos 2015 Cumartesi

BATININ KARANLIK TARİHİ VE ATATÜRK’ÜN YAYDIĞI IŞIK

Avrupalının geçen yüzyılın başlarında kendi dininden olanlara neler yaptığını ve Avrupa’nın karanlık bir dönemini, Avrupa uygarlığını anlamaya çalışarak hatırlayalım.

Başkalarına zulüm ederek yükseliş, ne denli acımasız olursa, oradan düşüşte o derece acılı olur.

Çağımızda insanlığın yararına olacak diye yapılan buluşlar, Batı tarafından yıkım için bugün nasıl kullanılıyorsa, ayni batı Rönesans ve Hümanizm düşüncelerini kullanılarak insanlık için kahredici azgınlıklar meydana getirmişlerdi. Avrupa’ya yeni bir Hıristiyanlık ruhu getirmek isteyen Reform hareketleri, benzeri görülmedik din kavgalarına yol açmış, o zamanlar yeni bulunan matbaa makinesi bile bazen kötü kullanılmış, bilgi ve kültür yerine dini yobazlık, Hümanizm yerine ise kaba bir etnik ve dini düşmanlık yaymaya başlamıştı.

Kanlı iç savaşlar Avrupa’nın hemen her ülkesini çöle çevirirken, yeni keşfedilen Amerika kıtasında da kâşiflerin insafsız elleri, eşi görülmedik bir barbarlıkla yerli uygarlıkları, canlı cansız bütün değerleriyle talan ve yok ediyordu. Hümanizmden hayvanca bir vahşete o zamanki bu geri dönüş, bugün bizim kuşağın şahit olduğu Afganistan, Irak işgalleri, savaş adı altında yapılan kıyımlara çok benziyordu.

Korkunç bir kin ve öfke kasırgası Avrupa’nın altını üstüne getiriyor, bütün insanlık için hala korkuyla hatırlanan ve insanı insan olmaktan utandıracak sahneler ortaya konuyordu.

Binlerce insan, türlü işkencelerle, asılarak, balta ile doğranarak, başı vurularak, yakılarak yok edilmiş, cesetler ortada bırakılmış. Yanmış, çürümüş cesetler günlerce kargalar ve akbabalar tarafından didik didik edilmişti.

Yobaz ve bağnaz Hıristiyan mezhep kavgalarının azgın boğuşması tüm Avrupa’yı öyle bir tarumar edip zindana çevirir ki, benzeri ancak bugün Irak’ta ABD askerleri tarafından yapılanlarda, İsrail’in Filistin’de yaptıklarında ve kısaca, Fransa’nın Cezayir’de uyguladığı kırımlarda görülebilir.

Katolikler tarafından Protestanlara karşı bir Aziz Bartholemeus gecesinde başlatılan dinsel kırım, bir günde on bin “Protestan kâfiri” yok eder. Protestanlar ise buna cevap olarak kiliseleri yakar, heykelleri yıkar, ele geçirdiği her “kâfir katoliği” öldürür.

Bu dinsel çılgınlıklar mezarda yatan ölüleri bile rahat bırakmaz. Aslan yürekli Richard’ın, Wilhelm’in mezarları bile tarumar edilir. Teslim olan askeri birlikler son erine kadar kılıçtan geçirilir. Nehirlerdeki su, içlerinde yüzen cesetler yüzünden içilemez, kullanılamaz duruma gelir. Zamanla niçin savaşıldığı da unutulur. Silahlı çeteler sarayları basar, yolları keser, protestanmış, katolikmiş, sormadan soyar öldürür. Ne can, ne mal, ne kilise güvenliği ve ne de konut güvenliği kalmamıştır.


Yukarıda ki yazılanların tümü o çağda yaşayan filozoflar, yazarlar tarafından kâğıda dökülmüştür. Kısa bir araştırma yaparsanız ki, şiddetle tavsiye ederim. Kimlerin kimlere neler yaptığını ve Batı’nın geçmişini daha iyi anlayacak, dünyanın şu anda içinde bulunduğu karmaşık ortamı bütün açıklığı ile göreceksiniz. Bize yutturulmaya çalışılan dinler arası diyalog, ılımlı İslam ve laiksin, laik değiliz tartışmaları sadece ve sadece karışıklık yaratmak, ülkemizi ve insanını ortaçağ karanlığında boğmak içindir.

İşte Siyonist tabanlı, emperyalist-Evangelist inancın, dünyanın geleceğinde görmek istediği manzara budur. Kendini uygar ve demokratik gören, kendini kandıran, geçmişi karanlık bir Batı’yı, Atatürkçülerin yaydığı aydınlık her zaman rahatsız ediyor.

Batı’nın ve yandaşlarının Büyük Atatürk’e karşı olmasının sebebi, O’nun yaydığı insanlık ve medeniyet ışığının yok edilemez aydınlığıdır. O’nun nurlu ışığı vampirleri çok ama çok rahatsız ediyor.

Necmi ÖZNEY

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, KÜRESELLEŞME VE ATA’NIN İLERİ GÖRÜŞÜ

İnsanın aslı ne ise nesli de o olurmuş. Bunun günümüzdeki en açık örneklerinden biri ise, ABD ve AB’nin sömürgecilik ve soygunculuk alışkanlığının, şartlar ve fırsatlar oluştuğunda, o çok övündükleri medeniyet ve insanlık değerlerini hiçe sayarak insanları sömürmek için politikalar geliştirerek mazilerine dönüş yapmalarıdır.

Küreselleşme adı altında, yirminci asrın ikinci yarısından itibaren, Batı tarafından yeni bir sömürge dönemi başlatılmış bulunmaktadır. Yaklaşık yirmi senedir gizlemeye bile gerek duymadan açıkça söylenen ve birbirlerini tamamlayan, medeniyetler çatışması, Armagedon, BOP ve ılımlı İslam gibi kavramların varmak istediği hedef, emperyalist Batı'nın dünyayı kendi hâkimiyetinde bir sömürge alanı haline getirme projeleridir.

Huyu hiç değişmeyen, emperyalist geçmişe ve tecrübe birikimine sahip bulunan, türlü politik oyunlarla oraya buraya yayılan Batı’nın, kendi inanış veya kararları sonucu olarak kendiliğinden doğru yolu bulmasını beklemek, eşyanın tabiatına aykırıdır. Onun için, Batı’nın, maddi ve manevi değerlerine göz koyduğu ülkeler tarafından bizzat durdurulması gerekmektedir. Bu da bu devirde savaşla değil, milletlerin kendilerini koruma altına alması ile olur. Bu da dirayetli yöneticiler ile mümkündür. Başka bir deyişle, yönetimde adam gibi adamların olması gerekir.

Batı emperyalizmi tarafından yer üstü ve yeraltı değerlerine göz konulan ülkelerin, ilerde kendileri ile aynı kaderi paylaşabilecekleri samimi ve açık olarak anlatılarak, bölge ülkeleri ile yeni güç birlikleri ve anlaşmalar yapmaları şarttır.

Dikkat!

A) Emperyalizm ABD ve Avrupa Birliği maskesi altında iki yönden gelecektir.
B) Küreselleşen emperyalizmin ana hedeflerinin en başında gelen ise hiç kuşkusuz, Avrasya coğrafyasıdır.

Dünya tarihinin yeni bir kırılma sürecine girdiği bu zor dönemde, küresel emperyalizmin bu saldırgan tutumunu kırmak üzere, Avrasya ülkelerinin birlik oluşturarak kendi aralarında dostluklar ve ittifaklar kurmak suretiyle istikrarlı bir güç merkezi yaratmaları tarihi bir şart haline gelmektedir.

Avrupalılar tarafından kurulmaya çalışılan Avrupa birleşik devletleri, dünyaya kan kusturan ABD, epey bir zamandır yapılan Afrika birliği kurma toplantıları, yeni bir güç ve denge unsuru olması için kurulması şart olan ve geç kalınmaması gereken bir birlik, Avrasya birliği.

Dünyanın balansının bozuluyor olması ve emperyalizmin küreselleşme adı altında almış bulunduğu yeni şekil, Avrasya’yı ve birlik olamayan ülkeleri ciddi bir biçimde tehdit altında tutacaktır. Dünya için bir güven dayanağı olması gereken Birleşmiş Milletlerin Afganistan, Irak ve 3. Dünya ülkelerindeki davranışına bakın. Günlük gazete haberlerini takip edin göreceksiniz. BM değil sanki ABD.

Bakın Büyük Atatürk zamanında bu konu hakkında ne demiş;

“Milletler Cemiyetinin hatası, bazı milletleri yönetmek, diğerlerini yönetilmek üzere ayırmış bulunmasıdır…”

Gördünüz mü? Büyük Türk, Atatürk, geleceği nasıl görüp okuyabilmiş. Türk milletinin Ata’sını iyi anlayabilmesi, O’nun fikirlerini doğru olarak hayata geçirmesi önce kendisi için ve diğer milletler için şartsız elzem ve gereklidir.

Tarih'i iyi okuyamayan milletlerin, Tarih'e ibret olarak geçeceklerini unutmamaları ve tedbirlerini vakit kaybetmeden almaları gerekiyor.

Necmi ÖZNEY