29 Ekim 2008 Çarşamba

TÜRKİYE’NİN YILDIZINI PARLATMAK GEREK

Türkiye, Doğu Akdeniz'e hâkim, Kafkasya'ya bitişik, balkanlar hemen yanı başında, kuzeyinde Karadeniz, bir yanında ege denizi, bu konumuyla bu bölgeler üzerinde etkili olma imkân ve avantajına sahiptir.

Soğuk savaş yıllarında, ABD ve Rusya'nın etkileriyle, Türkiye'de ki laik rejim, İslam ülkelerine, dinsizlik ve İslam karşıtlığı olarak gösterilmiş ve Türkiye'nin Arap ülkeleri ile ilişkileri soğuk tutulmaya çalışılmıştır ki bölge halkları uyanmasın. Bu durum şimdi ülkemizin içini karıştırmak, dini ve etnik kökene dayalı düşmanlıklar yaratmak için yapılmaktadır.

Buna karşılık, İsrail'in, Mısır'ın, Suudi Arabistan'ın ve Basra Körfezindeki bazı küçük Arap ülkelerinin ABD ile yakın ilişkileri, Suriye'nin Rusya'ya olan yakınlığı görmezden gelinmiş. Kıbrıs Adasındaki Rumların Moskova'ya yakın olması, Arapların Türklere bakış açısı, İsrail’in kıyımları hep göz ardı edilmiş, ABD'nin Orta Doğu'da ki operasyonlarının bütün faturası, hep Türkiye'ye kesilmiştir.

İslam ülkelerindeki kamuoyu, Rumları, İsrail'i, ABD ve Rusya ile yakın ilişki içinde olan Arap ülkelerini görmemiş. Türkiye, haksız bir şekilde, Orta Doğu ülkeleri ve halkları gözünde, ABD'nin Orta Doğu'daki her saldırısı, Türkiye'den destekleniyor gibi algılanmıştır. Bu Türk karşıtlığının sonucu kendileri için ortadadır. Filistin, Irak, Afganistan halklarının durumu doğru değerlendirmelerinin zamanı gelmiştir.

Soğuk savaş sonrası döneme, bakılırsa, Türkiye'yi ve tüm bölge devletlerini etkileyecek bir değişim sürecinin tetiklendiğini görürüz.

Kafkasya'nın güneyinde yeni devletler ortaya çıkmış, Ermenistan, Türkiye'nin yeni komşusu olmuş, Irak'ın kuzeyindeki Kürt aşiretler, ABD'nin himayesi altında, bu bölgede ciddi bir politik oluşum içine girmişler ve bölge ülkeleri için ciddi bir sorun ve tehdit kaynağı haline gelmişlerdir.

Kendisini dünyanın jandarması olarak gören ABD, uluslar arası hukuku hiçe sayarak, demokrasi götürme ve uluslar arası terörizmle mücadele adı altında, devletlerin iç işlerine müdahale etmeye başlamıştır.

Sovyetlerin dağılmasından sonra ABD tarafından ortaya atılan, medeniyetler çatışması senaryosu ve bu senaryonun çekirdeği olan İslam Batı çatışması, bölgede kargaşa başlatmak ve insanlar arasındaki din birliğini bozmak için ılımlı İslam adı altında İslam içi bir çatışma haline getirilmiştir.

Kıbrıs'ta Rumların Ada'nın bütünü adına AB'ye tam üyelik müracaatında bulunmaları ve sonrasında cereyan eden politik gelişmelere bakılırsa, bu durumun Türkiye açısından çok ciddi olduğu görülecektir.

Irak'ın karşı karşıya bulunduğu parçalanma tehlikesi, Türkiye için çok ciddi bir tehdit niteliğindedir. Bu anlamda Suriye ve İran da tehlike altındadır. Bu durumda, Türkiye'nin, Suriye'nin, Irak'ın ve İran'ın, birbirlerine ihtiyacı vardır. Bu ülkeler, bir araya gelmek durumundadırlar. Bölgenin politik durumu bunu açık olarak göstermektedir.

Türkiye, bu ülkeler ile bir birlik oluşturulmasına öncülük etmek zorundadır. Böyle bir birlik, Türkiye'nin, Suriye'nin, Irak'ın ve İran'ın, toprak bütünlüklerini ve siyasal bağımsızlıklarını korumalarına ve ekonomik varlıklarının kendi halkı tarafından kullanılmasını sağlayacaktır.

Başta ABD ve İsrail olmak üzere, bölgeden çıkar sağlayan her ülkenin, böyle bir birlikteliğe karşı çıkması beklenmelidir ve böyle bir duruma karşı çıkacaklardır.

Türkiye'nin içinde bulunduğu durum ve gelişmeler ortadadır. Bu durumdan en az zararla kurtulabilmenin yolu Atatürkçü değerlerin ön plana çıkarılması ve örnek alınmasından ve uygulamaya konmasından geçmektedir.

Necmi ÖZNEY