27 Nisan 2007 Cuma

PAPA GİTTİKTEN SONRA

Papa'nın Türkiye'yi ziyaret edecek olması, Türk halkı tarafından, ziyaretin sonuçları, sisler içinde olduğundan, korkuların tetiklendiği bir durum olarak algılandı. Korku derken yanlış anlaşılmasın. Öyle sağdan, soldan, fişmekandan korktuğumuz yok. Korkumuzun sebebi yine böyle olaylarla haftalarca, aylarca toplum olarak uğraşmak zorunda kalacağız, Bu işleri çok iyi bilirkişiler tarafından işleneceğiz. Yani kafa ütüleyecekler babında bir korku idi bu.
Her nedense dinler arası diyalogu ben bir türlü anlayamıyorum. Algılama eksikliğim olduğunu veya konuya ilgisiz kaldığımı zannetmeyin. Tevrat'ı, İncil’i ve Kuranı Kerimi defalarca ama defalarca okudum. Daha fazlası olarak din adamları ile makul bir şekilde bilgi alışverişi yaptım. Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi bir sürü dost biriktirdim. Ne yaparsam yapayım kendi kafamın içinde dinler arası inanç diyalogu kuramadım. İnançla ilgili (Allahın Birliğinden başka) teferruatlara girildiği zaman, muhakkak bir yerlerde bir pürüz çıkıyor. Her neyse burada ulemalığa soyunacak halimde yok. Fakat bir zatı muhterem bana ortak noktamızın la ilahe illallah olduğunu Hz. Muhammed'in Allah'ın Peygamberi olduğunu söylemezsem bu diyalog
İşini halledebileceğimizi söylediği zaman, bu işin umutsuz vaka olduğunu ve Kuran'da yazıldığı gibi senin dinin sana, benim dinim bana diyerek diyalogdan vazgeçtim. Neyse biz dönelim konumuza.
Papa, Fener Rum Patrikhanesinde katıldığı ayinde, "İstanbul Ekümenik Patriği" tabirini kullandı. Türkiye'ye geliş amacı ve misyonunu belli etti. Bunu yapmaya hakkı ve yetkisi yoktu; İstanbul'daki Ortodoks Patrikhanesi Lozan Barış Antlaşmasına göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasalarına tâbi bir Türk Kurumudur. "Ekümenik" evrensel anlamına geliyor ya. Ekümenikliğin tanınması için diretmek, "Lozan'dan geri adım atın" demektir. Bitmeyen taviz taleplerinden biridir. Borsada yabancı şirketlere veya Sayın Sezer'in veto ettiği Yeni Vakıflar Yasasında verilen imtiyazlardan biridir. Patrikhanenin bir zamanlar silâh deposu olarak kullanıldığını unutan Türkiye buna karşı nasıl bir tedbir alacak ve karşılık verecek bakalım.
Sultan Ahmet Camii ziyareti, beni hayretler içinde bıraktı. Benim bildiğim sıradan Hıristiyan, değil huzur duruşu, camii avlusundan bile geçmez. Papa'nın yaptığı huzur duruşunu ,(eh birde ellerini doğru kavuştursa idi) seyrederken kendi kendime, şimdi kelime-i şahadet getirip bir de Müslüman olursa o zaman yandık dedim. Hele, hele İznik konsilinde dahi kabul edilmeyen ekümenikliğin, düzmece bir rüya sonucu hal yoluna bağlanması olayı aklıma gelince midem yine bulanmaya başladı.
Ama dini inanışlara saygılı olmamız lazım. Bu da bizim, severiz yaratılanı, yaratandan ötürü
Düsturumuzdan gelmeli. Birde Müslümanlar arasında diyalog kurabilsek.

Uzun lafın kısası, Papa, Türkiye'deki Müslümanları biraz anladı sanırım. Çünkü Müslümanları anlamak için şimdiye kadar bir gayret sarf ettiğini hiç zannetmiyorum. Fakat Sultan Ahmet camii'nin Ulviyetine, haşmetine hayran kaldığı ve 30000 kişinin bir anda namaz kılabildiği kendisine söylendiği zaman kıskandığı bal gibi gözlerinden okundu. Bundan sonra iyi olur inşallah demekten başka seçeneğim yok. Sizleri bilmem ama ben yinede tavşan uykusundayım. Neme lazım.

Necmi Özney 5.12.2006 Memleket haber

Hiç yorum yok: