27 Nisan 2007 Cuma

AVRUPA'NIN UYUM SORUNU VE HOŞGÖRÜSÜZLÜK

Bir zamanlar Hollanda dendiği zaman, Avrupa'nın en hoşgörülü, en liberal ve en rahat ülkelerinden biri gelirdi aklıma. Fakat bir şeyler değişmeye başlamış gibi geldi bana bu günlerde.

Hollanda’da çalışan ve Amsterdam'da yaşayan bir radyo amatörü arkadaşımla konuşurken onun anlattıkları kafamda bazı soru işaretleri yarattı.Hollandalı popülist siyasetçilerin, göçmenler ve orada senelerdir çalışan işçiler için söyledikleri "Hollanda'daki göçmenler, işçiler ve aileleri, özelliklede Türkiye ve Kuzey Afrika'daki Müslüman ülkelerden gelenler toplumumuza entegre olamıyorlar. Bizimle birlikte yaşıyorlar fakat kendilerinin çizdikleri yaşamları sürdürüyorlar. Bizimle aynı değerleri paylaşmıyorlar" gibi sözlerin açılımını yapmaya çalıştım.

Tamam, belki ilk zamanlar öyle idi diyelim. Avrupa'ya işçi olarak giden bazı vatandaşlarımız, bırakın Türkiye'de büyük bir şehirde yaşamayı, belki büyük bir kasaba dahi görmeden kendilerini yâd ellerde, Avrupa'nın göbeğinde bulmuşlardı. Çoğunun yolu da 1970'li senelerde, Şişli ve Mecidiyeköy arasında bulunan bir yerde sağlık muayenesi sırasında kesişmişti. O zamanlar bazıları ile konuşmuş, dertleşmiştim. Genelde söyledikleri," Ne yaparsın kardeşim. Doğduğun yer değil, doyduğun yermiş vatanın, derlerdi.11 Eylül sonrası her şey birbirine entegre olarak değişti. Hâlbuki Hollandalıların negatif değişimine karşı, bizimkilerin pozitif değişimleri gelişti. Genelde Türk'ler yaşadıkları ve karınlarını doyurdukları ülkenin temel sorunlarıyla ilgilenip çareler aramaya başladılar. Kendi yaşam koşullarından kaynaklanan kaygıları hiçte Hollandalılardan farklı ve ayrı değildi. Sağlık ve sigorta sorunları, işten çıkarmaların kolaylaşması, hayat pahalılığı karşısında ücretlerin yeteri kadar artmaması, çocuklarının eğitim sorunları gibi bütün Hollandalıların tartıştığı konuları tartışıyorlar.
Hatta Hollanda’nın dış siyaseti hakkında bile olumlu fikirler üretmeye çalışıyorlar. Bazıları ise ayrımcılık yapıldığından, kullanılan entegrasyon sözcüğünden ne kast edildiğini anlayamıyorlar. Hollanda da yaşayan arkadaşım "40 senedir burada yaşıyorum. Çocuklarım burada doğdu. Herhangi bir kötü durumum yok. Komşularımla iyi geçiniyor ve Hollanda için çalışıyorum. hala yabancı olarak görülüyorum. Daha ne yapmam gerekiyor ki entegre olmuş olayım" diyor. Devamla; "Ben bugüne kadar olduğu gibi çalışmama devam edeceğim. Yasalara uygun davranacağım. Daha iyi uyum sağlamak için gayretimi sürdüreceğim. Ama uyum sorunu yalnızca göçmen sorunu değil. Yerli toplumda bizlerle yaşamak için gayret göstermek zorunda."

Avusturya, Almanya ve Fransa'dan sonra Hollanda'da başlayan birlikte yaşama hissi yerini, etnik ve dini kimlikleri öne çıkarmaya yönelik bir şüphe ve hoşgörüsüzlük ortamına bırakmaya başlamış.Hatırlarsanız, Avrupa geçtiğimiz yüzyılın başlarında da bu günlere benzer bir ruh hali içine girmişti. O günlerde neler olmuş, neler yaşanmıştı. Bırakın yazmayı, hatırlamak dahi istemiyorum.Fakat unutulmaması gerektiğini de üstüne basa basa vurgulamak istiyorum. Çünkü kötü kokular alıyorum.

Necmi Özney 30.11.2006 memleket haber

Hiç yorum yok: