28 Nisan 2007 Cumartesi

KUZEY ATLANTİK ORTA ASYASI VE KAFKASYASI PAKTI

NATO’nun yayılmaya çalıştığı ve yavaş, yavaş konuşlandığı alanlarından biri de orta Asya ve Kafkasya bölgeleridir. Fakat bu olayda en önemli etkenlerden biride bölge ülkeleri yöneticilerinin NATO’ya kendi istekleri ile katılıyor gösterilmesidir. NATO büyük bir iştahla bölgede olmak istiyor aslında. Ama böyle bir görüntü yaratılmak isteniyor talep ve arz dengesi kuruluyor. Şimdi bu durumu biraz irdeleyelim.

Orta Asya ve Kafkasya'da bol miktarda petrol, doğalgaz kaynakları ve bazı yeraltı zenginlikleri bulunmaktadır. Bu bölgede bulunan ülkeler bağımsızlıklarını aldıktan sonra NATO’ya üye olmak için çok istekli göründüler. Burada akla gelen soru, hangi nedenlerin NATO’yu bu bölgeye çekmiş olmasıdır. Tabii ki petrol ve türevleri. Dünya’yı yönettiğini zannedenler SSCB nin dağılmasından hemen sonra buraya el attılar. Bir bölgede zenginlik kokusu aldıkları zaman, çok medeni olduklarını söyleyen ve bir milletin varlığına ve geleceğine el koyma çalışması başlatan Dünya jandarması için her kuruluş ve her yol mubah. :Bölge ülkelerinin çoğu pasif bir yönetimle yönetiliyor ve kalkınma standartlarına göre, eski Sovyetler birliği enkazından çıkan, kalkınmakta ve gelişmekte olan ülkeler statüsüne giriyor. Bu yüzden NATO gibi bölge dışı kuruluşlara üye olarak güvenliklerini temin etmeye çalışıyor. Nasıl bir güvenlik sağlayacaklarsa.
Hâlbuki kur bölgede barış, istikrar ve ortak çıkarlara dayalı yeni bir birlik. Ama öyle dirayetli yöneticiler nerede. Kendi şahsi çıkarından ve kendi iktidarı karşılığı milleti yoksulluk içine atmaktan çekinmiyorlar. Eskiden ülkelerini sömüren efendileri SSCB vardı. Ona hizmet ederlerdi. Şimdide yeni efendilerine. Şahsi ikbal yeterli onlar için.

Rusya'nın bu bölge devletlerinde hayati çıkarları söz konusudur ve her bir Kafkas veya orta Asya cumhuriyetinde azımsanmayacak bir Rus azınlığı yaşamaktadır. Gerçi Rusya'nın bölge üzerindeki mutlak hâkimiyeti noktalanmış gibi görünüyor ama Rusya bölgede diğer yabancı güçlere göre daha güçlü bir etkinliğe sahip. Bazılarında her hangi bir olayda hala Rus'ça resmi dil gibi.

Bölge devletlerinin hiç biri Rusya'ya karşı koyacak güçte değildir. Bu yüzden doğal olarak NATO ile işbirliğini bir zaruret olarak görmekteler. Nato kelimesi burada batıyı temsil ediyor. Eski Sovyetler birliğinin dağılması ve ani gelen bağımsızlıklar birçok milli, dini ve etnik sorunları da beraberinde getirdi. Öte yandan birçok ülkenin sınırı da yapay ve etnik dağılım ise bu coğrafyada sorun yaratmaktadır. Buna Karabağ'ın durumunu örnek verebiliriz. Bu gerçeklere göre bu ülkelerde güvenlik sorunu yaşanıyor ve kendi öz imkânlarına dayanarak iç ve dış güvenliklerini ve toprak bütünlüklerini sağlayamıyorlar. Dolaysıyla güvenlik politikalarını NATO ve benzeri gibi bölge dışı güçlerle sözde işbirliği üzerinden kurmaya çalışıyorlar. Bazı batılı politikacılar orta Asya ve Kafkaslarda İslami hareketlerin çok güçlü olduğunu savunuyor ve son yıllarda İslami uyanışın yükseldiğini belirtiyor. Gerçi İslam dini yıllardır bu bölgede bulunuyor hatta orta Asya halkı çok dindar, ama bölgede özel, siyasi, ekonomik ve sosyal durumlarda İslami hareketin manevra gücünün arttığı ve halkı uyandırdığı gözleniyor, bu da bazı gözlemciler tarafından köktencilik olarak adlandırılıyor. İşte bu yüzden bölge devletleri siyasi İslam'ı bir tehdit olarak algılıyor ve bu doğrultuda NATO gibi batı kurumları ile işbirliğini şart gibi görüyor. Yarın bu ülkelerden birinde vatanını, halkını seven ve devletinin yararına çalışacak bir insanın çıktığını düşünün vay onun başına geleceklere, vay o ülkenin ve bölgenin başına geleceklere.

Genel olarak yukarıdaki etkenler NATO ve dolayısı ile Batının bölge ülkelerince kabul görmesine neden oluyor. Tabi bu durum, NATO’nun İran İslam cumhuriyeti ile komşu olacağından önem arz ediyor. Batı kendine direnen bir İran veya bir İslam ülkesi istemiyor. Allah'tan Türkiye'ye Atatürk gibi yurdunu, milletini seven bir insan gelmiş. Onun yaptığı işleri ve fikirlerini oradan, buradan çekiştirip yıpratmaya kalksalar da, unutturmaya çalışsalar da millet onu hep kalbinde yaşatacak. Düşünceleri hep rehber olacak. Şimdi ne yaparlarsa yapsınlar bakalım. Yarınlar, Atatürk'ün ilkelerinin olacak. Bekleyelim görelim, gün ola harman ola.

Necmi Özney 06.01.2007 Memleket haber

Hiç yorum yok: