2007 yılı bütçesinin görüşülmeye başlanacağı şu günlerde, medyada, enflasyon oranı ve % şu kadar büyüdük bu kadar büyüdük haberleri sıklıkla yapılıyor. Uygulanan değerli kur politikaları sebebi ile ara mal üretimi artmamış ve bu ara malların yurt içinde üretimi teşvik edileceğine ithalat yolu ile karşılanmasına gidilmiştir. Düşünün, zaten sanayileşmiş bir ülke değilsiniz ara mallarını bile iç piyasanda üretemezseniz neyi ihraç edeceksiniz. İthalat rakamlarıyla, bilhassa seçilmiş bazı tüketim mallarının fiyatları ile oynayıp sonuçları medyaya sunarsınız, her şey tozpembe görünür. Fakat bu şekilde yapılmış hesaplarla istihdamı düzeltmede ve gelir dağılımında bir iyileşme sağlayamazsınız. Bu şekilde bir ekonomik büyüme, sağlıklı ve sürdürülebilir değildir ve olamazda. Son yıllarda enflasyondaki düşüşe rağmen, reel faizlerin yüksekliği ve ytl‘nin aşırı değerlenmesi. Kaynağı belirsiz ve önemli miktarda sıcak para girişine neden olmuştur. 2003 yılı hesaplarında kaynağı belirsiz fakat kayıtlara giren yaklaşık 6 milyar dolar bir sıcak para girişi vardır.2004 yılında ise bu miktar azalmış 4 milyar dolar civarında bir sıcak para girişi olmuştur. Fakat bunlar sadece yaklaşık olarak kayıtlara giren rakamlardır. Daha da önemlisi, kayda girmeyen önemli bir miktarda yeşil sermaye(niçin yeşilse) denilen para Türkiye'ye girmiş bulunmaktadır. Büyük boyuttaki bu sıcak para girişi zaten aşırı değerli olan ytl yi daha değerli hale getirmekte ve ithalatı teşvik etmektedir. Hele bu paralar üretimde değil de rant ekonomisinde döndüğünden, dolayısı ile dış ticaret ve cari işlemler açıkları da devamlı büyümektedir. Yüksek oranda gerçekleştiği açıklanan büyüme rakamları, büyük ölçüde ithalat rakamlarına dayalı olarak yapılınca dış ticaret ve cari işlemler açığına yol açmaktadır. Bu açıklar ise,sıcak para ve dış borçlarla kapatılmaya çalışıldığından ve bu ödemelerin sağlanması içinde "düşük kur/yüksek faiz" döngüsü devam ettirilmekte ve biraz daha içinden çıkılmaz duruma gelinmektedir.Dolayısı ile borcu arttıran ve cari işlemler açığının ulaştığı bu boyutlar ekonomide hassasiyeti arttırmakta ve en ufak bir krizde dahi ekonomiyi çökme noktasına götürmeye açık hale getirmektedir.Tabii böyle bir durumunda uzun zaman sürdürülmesi mümkün değildir.DİE nin bu hesapları yaparken başlangıç ve orta dönemlerde hesapları revize etmesi, son dönem hesaplarını da bu ilk dönemlere uydurmaya çalışması büyüme rakamlarının hormonlu olarak yüksek çıkmasını sağlamıştır.Fakat DİE tarafından da bu hesaplar yapılırken nelerin baz alındığına dairde bir açıklamada yapılmamıştır.Bu rakamların artmış görünmesinin nedenlerinden biride,şirket stoklarının şişmiş ve artmış görünmesidir. Böyle bir durum, ekonomi ve işletme gayesi açısından hiç gerçekçi değil, hatta mantıksız ve anlamsızdır. Kişi başına düşen milli gelirdeki artış rakamları, döviz kurlarındaki düşüşten yani ytl nin değer kazanmasından kaynaklanmaktadır. Ve bu rakamlar genel ve reel olarak vatandaşa yansımaz. Hormonlu olan her şey halk sağlığına zarar vereceğinden halk koruma altına alınmıştır. Nereye yansır o zaman bu paralar diye soracak olan varsa, ben onu bilemem ama akıllı paradır, o gideceği yeri gayet iyi bilir.
Necmi Özney 12.12.2006 Memleket haber
27 Nisan 2007 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder