Kongrede Demokratların çoğunluğu ele geçirmesine rağmen Bush'un, kendi tek yanlı, insanlık dışı ve Dünya'da karışıklıklar yaratan politikalarında ısrar ettiğini görüyoruz.
Kongrenin ve Beyaz Sarayın Cumhuriyetçilerin denetiminde olduğu günlerde Bush'un tek yaptığı, bir diktatör gibi davranmaktı. Danışma görüşmeleri, Bush için sadece neye karar verdiğini Demokratlara bildirmek anlamına geliyordu. Ancak artık Kongrede çoğunluğu Beyaz Sarayla uyum içinde hareket eden Cumhuriyetçiler değil, Demokratlar oluşturuyor. Ve değişim isteyen bir ülkeye liderlik etme görevi de onlara düşüyor. Demokratların en önemli görevi, bu konuda gerçekten istekli olan cumhuriyetçiler varsa onlarla bir fikir birliği oluşturmaktır. Eğer bunu başarırlarsa, Bush'u bile bir uzlaşma zeminine çekebilirler. Fakat Bush'un psikolojik yapısı ve etrafındaki şahinler böyle bir uzlaşma içine girer mi bilinmez
Bush, 6 yıllık başkanlığı sırasında ilk kez muhalif bir Kongreyle çalışmak zorunda olduğunun bilincinde. Irak konusunda kendi bildiğini yapmakta ısrar eden Bush son şansını zorluyor.
Eğer Bush Kongreyle çatışmayı sürdürürse, Irak Çalışma Grubunun önerdiği ve Senatörlerin de desteklediği Irak'tan aşamalı çekilme planını hayata geçirmek zorunda kalabilir. Hiçbir başkan, seçmenlerin desteği olmadan bir savaşı sürdüremez. Ve başkan Ford'un 1975 yılında Vietnam savaşında acı bir şekilde öğrendiği gibi, Kongre gerekli finansmanı sağlamadığı sürece Amerika hiçbir savaşı sürdüremez
Irak konusunda olmasa bile Bush'un iç politikaya ilişkin sözlerinin Beyaz Sarayla Kongre arasında bir uzlaşmaya sağlanabileceği görüşünde olan Amerikalılar var. Son zamanlarda Dünya'da Amerika aleyhinde gelişen kamuoylarının tersine çevrilmesi için, Amerikan çıkarlarını koruyarak yeni bir strateji geliştirme isteği ağır basıyor.
Başkan Bush'un görevdeki son iki yılında egemen olacak olan yeni bir siyasi yapılanma içinde, iki parti arasında işbirliği sağlamak hem ülkenin hem de Demokratların çıkarına olabilir. Bush, bir konuşmasında enerji, sağlık, eğitim ve göç konularında en azından üzerinde konuşulabilecek bir zemin hazırlamaya çalışıyor. Kongre ise, bu zemini reddetmek yerine, olumlu bir yaklaşım sergileme hazırlığı içinde. Bu da çok zor olmasa gerek. Çünkü Amerikan dış politikası emperyalizm ve sömürü düzeni üstüne kurulu. Yeni bir politika kuracakları zaman bile düzen değişmiyor. Daha başka yollar açılarak, gerekirse olaylar yumuşatılarak, bu düzen sürdürülmeye çalışılıyor.
Amerika'da iktidara hangi parti gelirse gelsin, dış politika değişmiyor. İşte derin devlet budur. Amaç ABD'nin ve küresel ABD sermayesinin ve düzeninin korunması. Amerikan çıkarlarını korumak için adamların hiçbir zaman vazgeçilemeyecek kırmızıçizgileri var. Ne geçmiş iktidarlar, ne şimdiki ve ne de gelecek iktidarlar bu çizgiyi en ufak bir değişime uğratamaz.
Kısaca Dünya'yı, merkezi Amerika ve başındakiler Amerikalı olan bir avuç insan yönetiyor. Savaşa, barışa, herhangi bir devletin borçlanmasına, büyümesine ve ekonomik dengesine kadar olan kararlar hep bu emperyal tekellerden çıkıyor. Bu düzeni değiştirip, Dünya genelinde yayılmış aile şirketlerinin iktidarı yerine bütün Dünya'da özgürce seçilmiş hükümetlerle yönetilen demokrasi sağlanmadığı sürece insan olarak bizler karanlıkta kalıyoruz. Hele tek kutuplu kalan Dünya'da aydınlığa çıkmak biraz zor gibi görünüyor.
Sanki Dünya durmuş, artık kendi etrafında dönmüyor. Bir tarafı hep aydınlık diğer taraf devamlı karanlıkta kalmış gibi. Bu tekeli kırmak çok zor dostlar çok zor. Dünya bile artık bu kirliliğe dayanamıyor. O bile isyanını iklim değişiklikleri ile gösteriyor. Bize, bazı tehlikeleri anlatmaya çalışıyor ama dinleyen kim.
Necmi ÖZNEY
05.02.2007 Memleket haber
27 Mayıs 2007 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder