Türk halkına göre Kıbrıs, AB tarafından Türkiye'nin kalbine doğrultulmuş bir hançer olarak kullanılıyor, Türkiye'nin Avrupa'ya artan yabancılaşmasının esas sebeplerinden biri bu. Avrupa Birliği geçen hafta Türkiye'den, gerçekte 25 üyeli 'Hıristiyan kulüple' üyelik müzakerelerinin devamının bir bedeli olarak Güney Kıbrıs'taki Rum yönetimin tanımasını talep ettikten sonra Avrupa aleyhine hissiyat sadece belli bir kesim içinde değil tüm Türkiye çapında artıyor.
Rum yönetimini tanımak, ister ticari ilişkiler, ister siyasi eylem biçimini alsın, hiçbir Türk Hükümeti, Türk halkı ve KKTC halkı tarafından reddedilme korkusuyla bunu kabul etme riskini hiçbir zaman göze alamaz. Zaten Avrupa'daki bazı ırkçı kesimler de, Kıbrıs meselesini, Türkiye'yi mümkün olduğunca uzun süre AB'den uzak tutmak için bir niyet gizleme perdesi olarak kullanmayı düşünüyor.
Bu görüşe göre Türkiye, halen siyasi ahenk arayışında olan Birliğe alınmak için çok büyük, çok yoksul ve çok İslami. Dünya'nın her ülkesinin kendine özgü bir yapısı var. Gerek dini olsun gerekse tarihten gelen etnik yapıları olsun. Bu da her ülke için normal bir durum. Avrupa Birliği tarafından talep edilen reformlar, Laikliğe, milli değerlere ve Atatürk'e olan bağlılığının sorgulanması anlamına geliyor. Hele, hele hiçbir güç, en doğru bir Dünya görüşü olan Atatürkçülüğü kesinlikle sorgulayamaz.
Türkiye'nin dinini ise hiçbir kimse sorgulayamaz. AB ve ABD, ılımlı İslam, yok şöyle İslam yok böyle İslam demekle acaba neyi kastediyorlar biliyor musunuz? Türkiye'yi dinsel olarak zayıflatmak. Mezhep bölücülüğü yetmedi bir bölünme daha. Bunun sonucu olarak, tarikatlar daha güçlenecek ve halk kandırılarak daha rahat bir şekilde istedikleri gibi yönetecekler. Yapılan son kamuoyu araştırmaları, Türklerin yüzde 81'inin AB'nin Türkiye'ye yönelik tavrının 'samimiyetsiz ve haksız' olduğunu düşündüğünü, Türkiye'de ABD'ye ve bölgedeki amaçlarına yönelik sempatinin sürekli olarak düştüğünü gösteriyor.
Washington sürekli olarak AB'den, Batı ve Müslüman Doğu arasında önemli bir köprü olarak görülen Türkiye'yi kabul etmesini istiyor. Niçin? Çünkü ABD'nin bölgede atacağı her adım Türkiye'nin duruşuna bağlı. Şu an ABD çıkarları bunu gösteriyor. AB'nin müzakere paketinin bölümlerinin dörtte birini askıya alma kararına aldırmayan hükümet Türkiye'yi Avrupa'ya bağlama çabalarını sürdüreceğinde ısrar ediyor. Ancak, 'AB kabul edilemez koşullar öne sürerse, ilerleme sağlanmasının imkânsız olacağını' da ekliyor. Geçen günlerde AB zirvesinde Türkiye ile müzakerelerin sekiz başlıkta dondurulması, Avrupa'nın Türkiye'nin adaylığına yönelik isteksizliğini ve Kıbrıs sorununu ele alma konusundaki samimiyetsizliğini gösterdi. 72 milyonluk Müslüman nüfusu olan ve topraklarının sadece yüzde 5'i Avrupa'da bulunan Türkiye'nin adaylığı tüm AB liderleri için büyük bir ikilem yaratıyor.
Avrupalılar bu ülkeyi ret mi etmeli yoksa kucaklamalı mı karar veremiyorlar. Bazıları Avrupa'da bir Türkiye'nin, Avrupa dışında bir Türkiye'den daha iyi bir şekilde kontrol edilebileceğini savunuyorlar. Amaç ne kadar anlamlı değil mi? Türkiye ile müzakerelerin kısmen askıya alınması sadece sinir bozucu ya da erteleyici bir girişim değildi. Avrupa Birliği için bu sıkı pazarlık ayrıca, bir tarafta Türklerin inatçılığı ve gururu, diğer tarafta da Yunanlıların ve Kıbrıslı Rumların veto tehditleri arasında sıkıcı bir denge kurma girişiminin de bir başlangıcıydı. Hükümetin, endişeleri giderici sloganlarla bu aksaklığı kamufle etmeye çalışmasına rağmen, halk rahatsız. Batılı seçkinler, Avrupa Birliği'nin tutumu nedeniyle, 'Türkiye'nin Avrupa için bir kayıp' olup olmadığına dair spekülasyonlar da bulunsa da, pek çok Türk, Birliğin Kıbrıs sorunuyla çok özel meşgul olduğunu düşünüyor.
Avrupa Birliği'nin Kıbrıs konusunda Türkiye'ye birçok ayak oyunları yapması nedeniyle, milliyetçiler ve Osmanlı zaferlerinin nostaljisiyle körüklenen Türkiye'nin dış politikasında değişikliğe gitmesini destekleyen sesler daha da yükseliyor. Yeni bir slogan yaymaya çalışıyorlar. Slogan şöyle " Hepimiz Osmanlıyız " . Biz TÜRK'ÜZ, Orta Asya'da da Türk'tük, Selçuklu ile de Türk'tük, Osmanlı ile de Türk'tük. Kıbrıs'ta da Türk'üz. Atatürk Türkiye'sinde de Türkoğlu Türk'üz. Ne mutlu Türk'üm diyene. Ne mutlu Büyük Atatürk'ün düşüncelerini paylaşarak Türk'üm diyebilene.
Necmi ÖZNEY
08.02.2007 Memleket haber
27 Mayıs 2007 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder