27 Mayıs 2007 Pazar

BUNDAN SONRA BENDE BAŞROL İSTERİM

Hayatımın hiçbir döneminde hiçbir kimseye, kuruluşa veya herhangi bir şeye haksızlık etmek istememişimdir. Bu düstur benim için bundan sonrada geçerli olacaktır. Geçmiş yazılarıma göz atarken, bazı yazılarımda, ABD ve emperyalist takımına biraz sert bir biçimde yüklenmişim. Tabi yahu, bu adamlar 1998 yılında bize yardım etmişti terörist başı Abdullah Öcalan'ın yakalanması konusunda. Hatta paketleyip elimize teslim etmişlerdi. Vah ki vah, mahcup oldum. Resmen ter bastı. ABD'nin Türk güçlerine nasıl yardım ettiğini anımsadım. Hem de büyük bir tevazu içinde. Kendilerini hiç öne sürmeden.

Bu düşünceler içinde bari o tarihleri biraz araştırayım da ABD hakkında birazda iyi şeyler yazayım. Ayıp oldu adamlara doğrusu demiş bulundum. Vallahi araştırdım, ama iyi bir şeyler bulup ta yazamadım. Eh iyide oldu haksızlık yapmadığımı anladım. Vicdanım çok rahat şimdi.
Saddam Hüseyin'in idam edilmesinden sonra, Irakta ki Kürt sorunuyla ilgili olarak ABD'nin yeni politikası daha açık bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Amerikalıların Öcalan'ın yakalanması konusunda Türkiye'ye yardım etmesinin gerçek nedeni de şimdi kafama dank etti. Bu olay, Kuzey Irak'ın iki Kürt lideri Mesut Barzani ve Celal Talabani karşısına zamanla olası bir rakip olarak çıkacak olan Öcalan'ın etkisiz hale getirilmesini amaçlayan geniş bir senaryonun bir bölümü idi.

Öcalan'ın, bundan sonraki gelişmeler için sahanın dışına çıkarılması, Türkiye'deki istikrarı güçlendirecek, Türk halkı sevinecek. Dolayısı ile uyutulacak ve bir bayram havası içinde cambazhanenin yolunu tutacaktı. Aynı zamanda Irak'taki iki aşiret lideri de daha büyük uygulama alanı elde edecek ve Washington'a bağlılıkları artacaktı. İkinci olarak bu, Saddam Hüseyin'i sarsma işlevi görebilecek iç güçleri kontrol etme çabalarında ABD'ye stratejik avantaj sağlayacaktı.

Gerek ülkedeki gerekse de bölgedeki koşulların değişmesi nedeniyle Türk toplumunun büyük bir kısmını sarmaya başlayan yoğun güvensizlik duygusu had safhadaydı o zamanlar. Türkiye'nin içinde bulunduğu güvensizlik ortamı, ülkenin AB yörüngesi içine girme telaşı ile yapılması gereken reformlarla ilgili olarak AB'nin samimiyetsiz ve ikiyüzlü davranışları idi. Senaryonun bu bölümündeki başka bir sahnesi ise, ABD ve AB'nin bu riyakâr tutumlarını perdelemek içindi terörist başının bize teslimi. O zaman edilen stratejik ortağımız teranelerinin ne anlama geldiğini şimdi anladınız mı?
Ey emperyalizmin pençesine düşmüş veya düşmek üzere olan milletler ve bu devletler üzerinde hükümet eden yöneticiler. Bulundukları ülkenin gözbebekleri istihbarat birimleri. Hiç mi farkında değilsiniz bu durumlardan. Hiç mi strateji üretemiyorsunuz. Farkındasınız da, görmemezlikten mi geliyorsunuz. Okuyamadığınız her senaryo, milyonlarca cana mal oluyor. Bakın Irak'a altıyüzellibin ölü. Ve daha niceleri olacak.

Ermenistan yöneticileri, ermeni diasporası sizin emperyalist senaristlerin gözünde üç kuruşluk değeriniz yok. Eğer kaos yaratmak için figüran lazımsa devreye girersiniz. Aynı şey ben şu etnik gruba dahilim. Bu etnik gruba dahilim diyenler içinde geçerli. Açın şu kör gözlerinizi artık.
Şimdi, benim pek kıymetli ABD ve AB li emperyalist imparatorcu, haşmetlû ve senarist ağabeylerimden bir isteğim olacak. Senaryoyu yazdıktan sonra rica ediyorum bana da bir kopya gönderin ki rolümü çalışıp daha iyi bir oyun ortaya koyayım. Allah razı olsun, bana da bir rol vermişsiniz ama ne oynadığımı bilemiyorum. Ben tam sahneye giriyorum, tek laf dahi etmeden bana bir alkış bir alkış. Ama ben bu alkışları hak ederek almak istiyorum. Yani içim rahat değil.

Bush ağabey, senin sözün geçer patronlara. Bir daha ki senaryoda bana esas oğlanın rolünü versinler. Söz, çok iyi oyun çıkarırım. Seni mahcup etmem. Eğer ilgilenir isen ben de boş zamanlarımda senaryo çalışması yapıyorum. Göndereyim de bir oku. Beğensen de, beğenmesen de ben bu filmi çekeceğim eninde sonunda."Atatürk'ün emperyalizme başkaldırışının zaferi II " olacak filmimin adı.

Necmi Özney

necmiozney@gmail.com
27.01.2007 Memleket haber

Hiç yorum yok: