1992 yılında temelleri atılan, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı hakkında epey bir süredir yazılıp çizilen pek bir şey yok, fark ettiyseniz.
Varsa da yoksa da Avrupa Birliği. Kısaca bu teşkilat hakkında bilgi vereyim. Şu an tam on iki ülke (Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Rusya Federasyonu, Romanya, Bulgaristan, Moldova, Romanya, Arnavutluk, Yunanistan, Sırbistan) üye olarak faaliyet göstermekte. On iki ülkede (Amerika, İtalya, Fransa, Almanya, Polonya, Beyaz Rusya, Tunus, Mısır, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, İsrail, Slovakya ) ise, gözlemci ülke pozisyonundadır. KEİT'nin ana amacı, sermaye, mal, işgücü gibi ekonomik enstrümanların, genel olarak Karadeniz de ve üye ülkeler içinde serbest dolaşımını sağlamaktır. Her nedense bu işler için gerekli kanunların ve yapılanmanın hazırlanması zorlanmakta, dolayısı ile bu teşkilatın çalışmasına bir yerlerden kırmızı ışık yakılmaktadır. KEİ teşkilatının ana fikri Türkiye'den çıkmıştır. Fakat bazı üye ülkelerin AB ye üye olma arzuları, hatta ve hatta fikir babası Türkiye Cumhuriyeti'nin bile, histerik bir şekilde AB ye girme arzusu bu teşkilatı ikinci plana itmiştir. Bu kadar ülke arasında yalnızca Rusya Federasyonu AB'ye üyeliği kesinlikle düşünmemektedir. Romanya ve Bulgaristan niçin bu kadar acele ile AB sınırları içine alınmıştır anladınız mı?
Dikkat çekecek diğer bir durum ise, şimdi ve gelecekte Karadeniz'in enerji dağıtım merkezi haline geleceğidir. Enerji dağıtım merkezi olacak dendiğinde, bu merkeze enerji sağlayacak önemli bir ülke olan İran'ın adı bile geçmiyor üye ve gözlemci ülkeler arasında. Bu teşkilat kurulurken bazı ülkeler İran'ı bilhassa dışarıda mı bıraktırmışlardır. KEİT'nin sınırları içinde 360 milyon insan yaşıyor. Bu insanlar yaptıkları genel ticaretin yarısını KEİT içinde yapsalar yaklaşık 300–350 milyar dolar kadar bir ticaret hacmine sahip olabilirler. Yani sözün özü Karadeniz stratejik, politik ve ekonomik öneme sahip bir coğrafyadadır.
Ben biraz coğrafya bilginize ekleme yapayım. Karadeniz bir Dünya denizidir. Beyza'nın dediği gibi Plüton'da değil. Bu ne demektir? ABD ve AB'nin burnunu buralara da sokacağı anlamına gelir. Dikkat etti iseniz gözlemci olarak sokmuşlar bile. ABD Türkiye'den kendisine Trabzon'da üs verilmesini istiyor. Şu anda bütün gözler BOP 'sine çevrildiğinden, halen ABD'nin diğer projeleri bakışları üzerine çekmiyor. ABD'nin bu projesi, Baltık denizinden Orta Asya'ya kadar olan bir coğrafyayı etki alanı içine alma isteği üzerine kurulmuş. Bu durumda İran bu projeye olumsuz etki yapabilecek, zorlaştıracak bir ülke. ABD Trabzon'da üs kurarsa İran'a buradan müdahale yapabilmek gayet kolaylaşacak. Bir sene kadar oluyor birde baktım uydudan yayın yapan bir TV istasyonu. Biraz dinledim Azeri lehçesi ile yayın yapıyor konuşmacılar ise İran'da yaşayan Azeriler ve İran aleyhtarlığı yapıyor. TV'nin finans ayağı ise ABD tarafından karşılanıyor. Neyse ki bu pis bölücü yayın üç dört ay devam etti ve bitti. Şimdi kısaca, inelim Trabzon limanına ve kente genel olarak göz atalım. Trabzon halkı milli duyguları ve milli duruşu ile saygı duyulması gereken bir halktır. Dini duyguları ise gayet kuvvetlidir. Yapıları itibari ile civanmert insanlardır. Yani Trabzon halkının huyu, suyu Amerikalı coniye uymaz. O zaman ne yapmalı da halkın bu özellikleri kırılmalı ve bozulmalı. Bir zamanlar bir haber yayılmıştı. Hıristiyan hüviyetini gizleyen papazlar, Trabzon'da camilerde imamlık yapıyor şeklinde. İkinci defa bir papaz 16 yaşında bir çocuk tarafından öldürülüyor. Üçüncü olarak ise Trabzon'dan silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı ve hatta kimyasal silah kaçakçılığı yapıldığı haberleri yayılmaya çalışılıyor. Başka bir haber kanalından nataşa olayı Trabzon'a mal edilmeye çalışılıyor. En son olarak Hırant Dink cinayeti ile gündeme geliyor. Bir dantel gibi ince, ince işlenen, iç işbirlikçileri ile organize edilen pis bir iş. Bir 5.kol faaliyeti. Taze mısır ekmeği gibi kokusu aşikâr meydanda. 2005 yılında bildiri dağıtan tayadlılar linç edilmek istenmişti hatırlarsanız. 1997 yılında ise bir sempozyum için Trabzon'a giden Fener Rum papazı Bartholomeos ve Rahmi Koç'un limana inmesine izin verilmemişti.
ABD'nin Türkiye hakkında bu bölgede akıllara durgunluk veren bir savı var. Neymiş efendim, Türkiye bölge ülkelerinin daha demokratik bir yapıya kavuşmasını engelliyormuş.
ABD'nin ana düşüncesi Karadeniz'de Rusya Federasyonu'nun etkisini yok etmek. Ve enerji güvenliğini kendine göre sağlamak. En önemlisi de yukarıda ki bahsedilenler yanında bölge ülkelerine demokrasi ve hürriyet götürmek. Trabzon'u üs olarak alamayan Amerika şimdilik kaydı ile Askerini sahneden çekip, güya barışçı yollarla burada etkinlik sağlamaya çalışacak gibi görünüyor. Gürcistan ve Ukrayna'da yaptıkları malum. Irak' a demokrasinin nasıl yerleştiği malum. Haydi, bari bırakalım buralara da demokrasiyi getirsinler. Sonuç olarak ABD'nin kendi çıkarları açısından öyle veya böyle, bölgeye yerleşme çabalarını ve bu sonuç için yapacaklarını pislikleri izlemeye hazır olun.
Bakın. Trabzon, Pelit'te bazı kişilerin kendilerine polis veya jandarma süsü vererek halktan bilgi topluyor. Bazı kişileri alıp bir yerlere götürüyor. Kimliklere el koyuyormuş. Uyanık olalım.
Necmi ÖZNEY
necmiozney@gmail.com
29.01.2007 Memleket haber
27 Mayıs 2007 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder