Türkiye, son derece tehlikeli ve son derece kritik bir dönemde bulunmaktadır. Vatanımız tehdit ve tehlike altındadır ve bu ülke artık imdat çığlıkları atmaktadır.
Türkiye'de ekonomik bir gerileme vardır ve halk ekonomik bir çöküş yaşanmaktadır. Ülkemiz ve halkımız, belli kişiler haricinde genel olarak ciddi bir fakirleşme sürecine girmiştir. İşsizlik tehlikeli boyutlara ulaşmak üzeredir. Üretim çökmüş, buna karşılık yapılan işlerdeki karanlık politik ilişkilerin perdeleri sıkı sıkıya kapatılmıştır.
Toplumun bazı kesimleri arasındaki gelir farkları arasında uçurumlar vardır. Yetmiş beş milyonluk koca bir ülkenin bütün geleceği yabancıdan gelecek sermayeye bağlamakta gelen yabancı sermayenin ne maksatla geldiği ve nelerimizi götüreceği hiçbir zatı muhterem tarafından halka anlatılmamaktadır. Devletimizin ve halkımızın haysiyeti ve şerefi günbegün seviye kaybetmektedir. Bu kötü gidişat halkın geleceği satılarak geçiştirilmeye çalışılmakta, yurdumuz bir anlamda sömürgeleşme süreci yaşamaktadır.
Demokrasi gerilemekte, halkın kazanımları sürekli olarak kısılmakta devlet gücünü elinde tutanların hatalı ve yanlış politikaları yüzünden devlet ile toplumun büyük çoğunluğu arasında, kapanması ve eritilmesi gittikçe zorlaşan buzdan duvarlar örülmektedir.
Bu topraklar için hala kan bedeli ödeyen halkın gönlünden, Vatan, Devlet, Bayrak, Atatürk sevgisi gibi her birisi diğerinden daha değerli kavramlar silinmeye çalışılmaktadır.
Türban gibi konular, bir pire için yorgan yakmaya dönüşerek ve üstelik pire zıplayıp kaçtıktan ve yorgan yandıktan sonra kontrolden çıkmakta, ABD ve AB destekli olarak sistemli ve saldırgan bir parti politikasına dönüşmekte, halk, devleti ile dini arasında zorlanarak, anlamsız bir tercihe doğru itilmektedir. Milletimizin gelenekleri, ahlaki değerleri toplumsal ve manevi aşınmaya maruz kalmaktadır.
Daha da vahimi, ülkemiz üzerindeki hayati değerlerin kontrolünü kaybettik veya kaybetmek üzereyiz. Ekonomi IMF'nin, iç işlerimiz ile ilgili kanuni düzenlemeler ve uygulamalar, gelecek için yapılacak tasarı ve teklifler Avrupa Birliği'nin, dış işleri ise Amerika Birleşik Devletleri'nin mutlak kontrolü ve tahakkümü altındadır.
Boğazına kadar ihanete batmış sözde aydınlar, saçma sapan şeyler konuşmakta ve yazmakta, sanki Avrupa Birliği'ne girince arzu ettiğimiz her şeye kolayca ulaşabileceğimiz havası vermektedirler. Avrupa Birliği konusunda güya bilimsel araştırmalar yapmakta ve çoğul bir kısmı, fiilen birer AB lobisi şeklinde çalışarak karanlık faaliyetler icra eden kuruluşlar haline gelmişlerdir.
Türk portakallarının AB standartlarına uygunluğu türünden salakça çalışmalarla halkı oyalamakta, halka sormayı bile düşünmeden Türk Devleti'ni meçhul bir yola doğru sürüklemekte hiç bir beis görmemektedirler. Toplumu bir bilinç kirlenmesine doğru götürmektedirler. Bunun Türkiye için açık ve net anlamı, Türk Devleti'nin tasfiyesine çalışılıyor demektir.
Avrupa Birliği'ne onların istediği şartlarda girmek, Türk dünyasının da Türksüz kalması demektir ki, bu da, Türk dünyasının da çöküşünün başlangıcı olacak anlamına gelir.
Türkiye bugün, mütareke yıllarından ve Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinde söylediklerinden daha ağır şartlar içinde yaşamaktadır. Vaziyet kötü, ama hiçbir şeyin sonu gelmiş değildir. Bayrağımız dalgalanıyor ve hala canlarımız sağ. Bu millet, yine şahlanır bendini yıkar ama başındaki politikacı inançlı, ehliyet sahibi ve omurgası kırık olmayacak, dik durmayı ve halkı dik tutmayı becerecek kişilikte olması gerekiyor.
Vatan sevgisini daha da ileri götürmek hususunda birbirimizle ilişki kurmalıyız. Hiç olmazsa seslenmeye çalışanlara ses vermeliyiz.
Zaman ülkemizi düşünmek zamanıdır, çünkü bu ülke, yeni sabahların desteği ile arsız tv lerin başlatacakları saldırılarla boğulmak istenmektedir.
Necmi ÖZNEY
Türkiye'de ekonomik bir gerileme vardır ve halk ekonomik bir çöküş yaşanmaktadır. Ülkemiz ve halkımız, belli kişiler haricinde genel olarak ciddi bir fakirleşme sürecine girmiştir. İşsizlik tehlikeli boyutlara ulaşmak üzeredir. Üretim çökmüş, buna karşılık yapılan işlerdeki karanlık politik ilişkilerin perdeleri sıkı sıkıya kapatılmıştır.
Toplumun bazı kesimleri arasındaki gelir farkları arasında uçurumlar vardır. Yetmiş beş milyonluk koca bir ülkenin bütün geleceği yabancıdan gelecek sermayeye bağlamakta gelen yabancı sermayenin ne maksatla geldiği ve nelerimizi götüreceği hiçbir zatı muhterem tarafından halka anlatılmamaktadır. Devletimizin ve halkımızın haysiyeti ve şerefi günbegün seviye kaybetmektedir. Bu kötü gidişat halkın geleceği satılarak geçiştirilmeye çalışılmakta, yurdumuz bir anlamda sömürgeleşme süreci yaşamaktadır.
Demokrasi gerilemekte, halkın kazanımları sürekli olarak kısılmakta devlet gücünü elinde tutanların hatalı ve yanlış politikaları yüzünden devlet ile toplumun büyük çoğunluğu arasında, kapanması ve eritilmesi gittikçe zorlaşan buzdan duvarlar örülmektedir.
Bu topraklar için hala kan bedeli ödeyen halkın gönlünden, Vatan, Devlet, Bayrak, Atatürk sevgisi gibi her birisi diğerinden daha değerli kavramlar silinmeye çalışılmaktadır.
Türban gibi konular, bir pire için yorgan yakmaya dönüşerek ve üstelik pire zıplayıp kaçtıktan ve yorgan yandıktan sonra kontrolden çıkmakta, ABD ve AB destekli olarak sistemli ve saldırgan bir parti politikasına dönüşmekte, halk, devleti ile dini arasında zorlanarak, anlamsız bir tercihe doğru itilmektedir. Milletimizin gelenekleri, ahlaki değerleri toplumsal ve manevi aşınmaya maruz kalmaktadır.
Daha da vahimi, ülkemiz üzerindeki hayati değerlerin kontrolünü kaybettik veya kaybetmek üzereyiz. Ekonomi IMF'nin, iç işlerimiz ile ilgili kanuni düzenlemeler ve uygulamalar, gelecek için yapılacak tasarı ve teklifler Avrupa Birliği'nin, dış işleri ise Amerika Birleşik Devletleri'nin mutlak kontrolü ve tahakkümü altındadır.
Boğazına kadar ihanete batmış sözde aydınlar, saçma sapan şeyler konuşmakta ve yazmakta, sanki Avrupa Birliği'ne girince arzu ettiğimiz her şeye kolayca ulaşabileceğimiz havası vermektedirler. Avrupa Birliği konusunda güya bilimsel araştırmalar yapmakta ve çoğul bir kısmı, fiilen birer AB lobisi şeklinde çalışarak karanlık faaliyetler icra eden kuruluşlar haline gelmişlerdir.
Türk portakallarının AB standartlarına uygunluğu türünden salakça çalışmalarla halkı oyalamakta, halka sormayı bile düşünmeden Türk Devleti'ni meçhul bir yola doğru sürüklemekte hiç bir beis görmemektedirler. Toplumu bir bilinç kirlenmesine doğru götürmektedirler. Bunun Türkiye için açık ve net anlamı, Türk Devleti'nin tasfiyesine çalışılıyor demektir.
Avrupa Birliği'ne onların istediği şartlarda girmek, Türk dünyasının da Türksüz kalması demektir ki, bu da, Türk dünyasının da çöküşünün başlangıcı olacak anlamına gelir.
Türkiye bugün, mütareke yıllarından ve Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinde söylediklerinden daha ağır şartlar içinde yaşamaktadır. Vaziyet kötü, ama hiçbir şeyin sonu gelmiş değildir. Bayrağımız dalgalanıyor ve hala canlarımız sağ. Bu millet, yine şahlanır bendini yıkar ama başındaki politikacı inançlı, ehliyet sahibi ve omurgası kırık olmayacak, dik durmayı ve halkı dik tutmayı becerecek kişilikte olması gerekiyor.
Vatan sevgisini daha da ileri götürmek hususunda birbirimizle ilişki kurmalıyız. Hiç olmazsa seslenmeye çalışanlara ses vermeliyiz.
Zaman ülkemizi düşünmek zamanıdır, çünkü bu ülke, yeni sabahların desteği ile arsız tv lerin başlatacakları saldırılarla boğulmak istenmektedir.
Necmi ÖZNEY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder