2 Ocak 2008 Çarşamba

BENİM ÜZERİME ÖLÜ TOPRAĞI SERPEMEZLER

ABD’nin neredeyse devlet doktrini olarak kabul edilen dünya jandarmalığına soyunması, kuruluşundan başlayarak, bu güne kadar gelen zaman içinde, ABD politik felsefesinin açılımı, Amerika’yı, Dünya genelini yönetmekle kendini yükümlü ve görevli kabul etmesi anlamındadır. Anlayışları kısaca, bütün Dünya’yı ABD’nin mülkü ve bütün insanlığı ise Amerikan devletinin mandaterliğinde tebaa olarak görmeleridir.

Her diktatörlükte olduğu gibi, Amerika da, insanları bizden olanlar ve bizden olmayanlar şeklinde sınıflıyor. Kendilerinden veya Hıristiyan olmayan herkesi barbar ve geri kalmış olarak niteliyorlar. Amerikalılar, kendini diğer milletlerden ayırmakta ve kendilerini, onlara göre, medeni olamayan milletleri yönetmekle yükümlü ve hem de hak sahibi olarak görüyor. Evangelizmin yayılması ile körüklenen çirkin bir ego ve aslında ezilen ruhlarını tatmin etmek için uydurulmuş saçma bir üstünlük duygusu.

ABD’nin coğrafi konumu ile eski dünya’dan ayrı olması, Dünya savaşlarında dahi fiilen savaşılan yerlere uzak olması, üstün bir teknoloji ürünü demek olan modern silahlara ilave olarak para ve enerji kaynaklarına sahip olma hırsı ile birleşince, Dünya hâkimiyeti isteği vahşi bir şekilde gelişiyor.

Fakat ABD’nin bu hale gelmesinin en büyük müsebbibi ise, ilk evvel olarak Amerika değil, onu bu hale getiren diğer Dünya devletlerinin yöneticileridir. Bu yöneticiler ABD’yi Dünya’ya hükmetmesi gereken güç olarak yüceltmektedirler. Bu yardakçılık işine karışmak istemeyen yöneticiler ise vatanlarının sevmesinin bedeli olarak suikastlara kurban gitmekte ve canlarını kaybetmektedirler. Bu yüceltme işi bazen o kadar abartılır ki, bir anlamda ABD başkanı kendisini artık bir yeryüzü tanrısı olarak görmeye başlar. E tabi hal ve keyfiyet bu halde olunca ABD Başkanı amca oturur Allah ile konuşur hatta Ondan vahi bile alır duruma gelir. Abartma değil ayni ile vaki.

Şeyh uçmaz arkadaşlar, onu müritleri uçurur. Bizim kültürümüzü yok etmek ve içinde erimesi istenilen Arap kültürüne bakınca mebzul miktarda şeyh, şıh olduğunu görürüz. Biraz daha derinlere inmeye kalkınca da, bu kültürün kabalistlerden geldiğini kolayca anlayabiliriz. Yani son ve modern bir din olan İslamiyet’e bol miktarda israiliyat karıştırılmıştır. İşte Büyük Atatürk bunun bilincinde olduğundan dolayı eşsiz devrimlerini gerçekleştirebilmiş. Türk medeniyetini ve Atatürk milliyetçiliği olarak andığımız milliyetçiliği ön plana çıkarmıştır. Biz kafatasçı değiliz. Biz Türk’üz, Atatürk nesliyiz, bizler temiz Müslümanlarız, bizim içimizdeki medeniyet duygusu herhangi bir medeniyetle kıyas dahi edilemez. İnsanın insanı sömürmesi demek olan emperyalizme şimdiye kadar hep karşı durduk bundan sonrada duracağız.

Batı’nın burnu, yaklaşık iki yüz yıldır yurdumuzun içinde. Niçin biliyor musunuz? Sömürmek, manevi değerlerimizi yozlaştırmak, bozmak ve moral olarak çökertmek için. Ekonomik olarak, devleti ve tek tek bireyleri yoksulluğa mahkûm edebilmek için.

Ey bunlara çanak açanlar ve bunlara yurdumun kutsal topraklarında zemin hazırlayanlar. Lütfen oturun da biraz vicdan muhasebesi yapın.

Bu necip millet bunları hak ediyor mu?

Necmi ÖZNEY

Hiç yorum yok: