27 Ekim 2007 Cumartesi

AMERİKA VE YENİ DÜNYA DÜZENİ İNANCI

11 Eylül olayları, ABD’nin müdahaleci ve dünya çapında yayılmacı Amerikan faşizminin kendini Dünya’ya daha açık göstermesi için bütün şartları hazırladı. Bush’un sahip olduğu kişilik, Amerika’nın askeri gücü, ayrıca ekonomi ve Amerikan politik nüfuzuna sahip olma, Bush’un ve ABD yöneticilerinin tek kutuplu Dünya görüşlerini ve vahşi küresel soygun planlarını daha açık olarak yürürlüğe koyma isteklerini hızlandırdı,

ABD’nin Bölgesel veya uluslararası rakiplerin oluşmasını engelleme çabaları başladı. Amerikan halkına, yapmaya başlayacakları küresel vahşet ve emperyalizmin, Amerika için Tanrı tarafından verilmiş büyük bir kutsal görev olduğu. İyi ve kötü arasında devamlı bir çatışmanın bulunması ve Amerika’nın menfaatlerine ters gelen her şeye şer güç diye tavır koyulması gerektiği anlatıldı ve çoğu inandırıldı. Bu zaten dinleri ve inaçları olan evangelizmin gereklerindendir. Üçüncü ve insanlığın çöküşü olacak Dünya savaşı kesinlikle çıkmalıdır onlara göre.

Bush ve yandaşları Dünyada liberal demokrasi ve liberal demokratik değerlerin ölçü alındığı yeni bir düzen kurmak niyetindedir. Bush böyle bir düzenin kurulmasının gerekli, mümkün ve şart olduğunu söylemektedir. Bu düzenin başkanı ise Amerika olacakmış.

Yeni sömürü düzenin kurulmasında, milli hükümetlerin Amerika’ya biat etmelerinin ardından, Amerikan askeri gücünü desteklemeleri ve onun için dua etmeleri süreci başlamalıdır. Amerikan ordusunun yeni emperyalist küresel sömürü düzenin gerçekleşme garantörü olduğuna inanmaları ve iman etmeleri gerekir. ABD askeri gücünün varlığı, Amerika’nın tartışmasız başarısına sağlayacaktır, Aba altından gösterilen bu sopadan sonra yerel hükümetler küresel sömürü düzenine olumlu bakacaklar ve ABD’nin yardımı ile iktidarlarını sürdürecekler, karşı çıkan hükümetler ve halk ise terörist ilan edilip vahşete uğrayacak ırakta ne yapılıyorsa o yapılacaktır.

Bush bu konuyu halkına, “ABD’nin Dünya çapında üstün bir askeri güç kurmasının zamanı gelmiştir. Bizler ancak böyle korunuruz.” Diye anlatıp yutturmaya çalışıyor. “Bir ordunun caydırıcı güç olması muhtemelen yenilgiye uğrayacağını gösterir, bu yüzden tüm düşmanları yenebileceğimiz güce kavuşmamız gerekir.” Diye devam ediyor.

Bush’a göre “Amerikan askeri gücü atak biçimde kullanılmalı, zira en iyi savunma, saldırmaktır.” Bu yüzden Bush önceden saldırmayı, gelecek tehditlere karşı en uygun yöntem olarak halen kullanmakta ve her zaman kullanacaktır da. Fakat bu konuda yalnızca Bush’un günahını almamak lazım. Aslında tüm Amerikalılar için, yeni Amerikan Dünya geneli politikası budur.

Bush Amerikanın korunması için askeri gücün kullanılmasını, Amerika ve Amerikan çıkarları için bir tehdidin gerçekleşmesinden önce saldırıya geçmenin uygun olacağı görüşünde. Yani bu amcanın canı kan dökmek istediğinde yapacağı şey her hangi bir yere saldırmak ve susuzluğunu giderene kadar kan içmek.

Bush’a göre;

İnsanlar, başka dini inançlar, milletler ve yapılan her şey felsefi ve politik girişimlerle değil, Amerika’nın çıkarları çerçevesinde küreselleşmelidir. Amerikan değerlerinin hükümranlık kurması herkes tarafından kabul edilmelidir. Amerika genelde tek başına hareket eder. Başka ülkelerle masaya oturup konuşmazlar. Aslında onlardan yardım talebinde de bulunmazlar. Ancak popoları sıkışınca halklar arasına nifak tohumlar ekerek onları bölmek ve katletmek gerekir. İşte 21.yüzyılda Dünya böyle olmalıdır. Yani Amerika’ya göre medeniyet böyle bir şeydir.

Amerikanın başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde ki politikaları işte budur. Güç eksenli politikalar ise daima karşısında bir düşman gerektirir, düşman yoksa bile yaratılır. Saldırının nereye yapılacağı daha tam olarak planlanmadan şer politikası başlar ve ABD ordusu saldırıya geçer. İşte ABD’nin Dünya’yı çekmek istediği yol budur. Bu Nazi zihniyetidir, faşizmdir tek anlamı ABD toplumunun diğer milletler üzerine dikta kullanarak hükmetmek istemesidir.

Hitler, Mussolini ve diğer diktatörleri hatırlayın. Halklarının içinde hala onlar gibi olmayı gizli gizli isteyenler çoğunlukta. Ama gizli gizli. Diktatörler ve fikirleri işte böyle gizliliğe ve utançla hatırlanmaya layıktır. Tarih onları insanlık adına utançla ve nefretle anıyor.

Ya biz, yukarıda ki diktatörlerin çağdaşı olan Büyük Atamızı büyük bir sevgiyle ve saygıyla her an kalbimizde hissediyoruz. Büyük bir gururla adına ve yaptığı devrimlere sahip çıkıyoruz ve adını rahmetle anıyoruz. İşte Türk’ün en büyük serveti budur.

Türk olmak Gazi Paşa’nın “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” tavsiyesine uymak, Ama aksi halde düşmanları yok etme ve kahretmeyi de çok iyi bilmek demektir.

Necmi ÖZNEY

Hiç yorum yok: