25 Nisan 2008 Cuma

EY OĞUL! YEDİĞİ HARAM, SÖYLEDİĞİ YALAN, DEMİŞ GAZALİ

Genelde kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen politikacıların tarihi ve tarihsel olayları işlerine geldiği gibi yorumlamasına sebep, halkı uyuşturmak ve bugünün olaylarının farkına varılmamasını sağlamak içindir. Maksatlı yaratılan cehalet ise bu iş için desteklenen yan üründür.

Tarih, kendi gerçekliğinden koparılıp, yeniden ve maksatlı olarak tahrif edilerek bir uydurma tarih yaratılmakta ve bunun sonucunda da tarihsel kişilikler günlük iç politikaya alet edilerek işlerine gelen anlayışlara, güya tarihten destek sağlanmaktadır. Halka ipe sapa gelmez şeyleri tartıştırarak olaylar gizlenmektedir. Bırakınız tarihi, tarihsel kişilikleri, tarihi kullanarak politikaya alet etmeyi, Ne yazık ki iç politikaya peygamberler dahi alet edilmektedir.

Bir örnek vermek gerekirse, toplumunda ahlaki ve dini bir yozlaşmanın içinde bulunduğu bir mesele olarak ele alınmakta, sonra da bu konu bütün politik alanlara yaygınlaştırılmakta ve eskilerin ne kadar ahlaklı olduğuna dair hikâyeler uydurularak tarihi kişilikler politikacıların bizzat kendileri ile özdeşleştirilmektedir. Hani bazıları psikolojik savaştan bahsederler ya işte buda psikolojik politikadır.

Toplumu içinde yaşadığı zamandan uzaklaştırma, yapılan hataları milletin fark edememesi için bir perdeleme olarak kullanılan bu tipik politikacı davranışında verilmek istenen mesajla, hem kendi işe yaramaz beceriksiz politikasını gizler, hem de şahsının, eskinin iyi insanlarının devamının kendisi olduğunu söylemeye çalışır. Sonuç olarak söylediği yalanlara kendiside inandığı için kendisinin seçilmiş kişi olduğunu zanneder. Bu paranoyaklığın sonu ise içinde bulunduğu topluluk için kendisinin vazgeçilemez olduğu, alternatifinin olmadığı inanışına girmeleri ve bunu topluma pompalamalarıdır.

Bundan sonrası ise çorap söküğü gibi gelir. Kendi tutarsız fiillerine adeta dini bir inanış gibi kabullenmek ve kabul ettirmeye çalışmak, kendi gibi bir kişiliğin, en büyüklerden daha büyük olduğuna inanmaya ve inandırmaya kadar varır.

İnsanlık için bu, yeni bir şey değildir. Bunun örneklerini Sümerlerde bile görebiliyoruz. Çivi yazılı tabletlerde dahi, yeni neslin ahlaken çöktüğü anlatılmakta ve düzeltecek kişinin kendisi olduğunu zanneden birçok kişinin “sap” gibi ortaya çıktığı yazılıdır. İşte bu durum, bilhassa geri bırakılmış, genel olarak seviye kaybettirilmiş toplumlarda daha da çok ezilmişlik ve dolayısı ile daha teslimiyetçi olma hissini ortaya çıkarmak için yapılır.

Toplumun ahlakı bozuluyor, bir an öyle kabul edelim. Ya politik ahlak ve politikacıların ahlakının durumu, kimse kendini kandırmasın. Bırakın uzak tarihi bir kenara gelin yakın tarihe, 10.Kasım.1938 den sonra ahlaklı ve temiz politika ne zaman yapıldı ki?

“Ey Oğul! Siyasetçinin sofrasına oturma, yediği haramdır. Sohbetinde bulunma, söylediği yalandır.”

Bu sözler 11. Yüzyılda yaşamış büyük İslam âlimi, zamanının büyük eleştirmeni Gazali tarafından söylenmiş. Anlayacağınız bazı sektörlerde hiç değişim olmuyor. Zaman ve mekân üstü kişilere ise, zaman hiç tesir etmiyor.

Necmi ÖZNEY

Hiç yorum yok: