8 Şubat 2009 Pazar

DÜNYA BARIŞI ÖNÜNDEKİ TEHLİKE

Birinci Dünya Savaşı’nın genel sonuçları, kapatılamayan hesaplar sebebi ile İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcını da hazırlamış oldu. Ancak bu savaş da sorunları çözememiş, gizli emeller beslenen bölgelerde ve genelde Ortadoğu’da yeni sorunlar yeni düşmanlıklar yaratmıştır.

ABD, İkinci Dünya Savaşı sonunda dünyanın hâkim bir gücü, SSCB ise diğer hâkim gücü olarak, kendi çıkarları doğrultusunda dünyayı şekillendirmeye çalışmışlardır.

ABD, Sovyet tehdidine ve komünizm tehlikesine karşı dünyanın güvenliğini, NATO gibi kuruluşlarla sağlar gibi görünerek Avrupa’da ve dünyada ABD çıkarlarını korumuş. SSCB ise Varşova Paktı ve COMECON gibi oluşumlarla kendi egemenlik alanını genişletmeye soyunmuştur. ABD ve SSCB’nin dünyaya hâkim olma isteği dünyanın çeşitli bölgelerinde ülkeleri, bölgesel çıkar, çatışma ve düşmanlık içine sokmuştur.

1960 lı yıllarda ki özgürlük ortamı, ABD’nin hoşuna gitmemiş, bundan ötürü 1970 ve 1980 li yıllarda küreselleşme senaryosunun hazırlanması, demokrasi, insan hakları ve piyasa ekonomisi hikâyeleri ile kurulacak yenidünya düzeni hazırlanmaya başlanmıştır.

Çeşitli yorumlara açık 11 Eylül olayı, ABD’nin dünyayı tek kutuplu olarak yönetme planını yürürlüğe koyma hesabını hemen uygulamaya sokmasına sebep olmuştur. İlk adımda Afganistan, daha sonra Irak ve Ortadoğu, zengin enerji kaynakları yüzünden demokrasi adı altında ABD terörünün merkezi haline gelmiştir.

ABD’nin Ortadoğu harekâtı, Irak, İran ve Suriye’yi kontrol etmek, bu ülkelerinin nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlanma çalışmalarını denetlemek, radikal İslam ile İslami terör tehdidini azaltmak gibi gösterilmeye çalışılsa da aslında enerji kaynakları ile nakil hatlarının kontrol ve güvenliğini sağlamak için olduğu açıkça ortadadır.

İsrail’in güvenliğini sağlamak için, İsrail’i tehdit edebilecek ülkeleri güçsüzleştirmek, ana plan olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin diğer bir parçasıdır.

Askerini çekse de, ABD artık Irak’a yerleşmiştir. Irak’ın toprak bütünlüğünü savunur görünürken, zaten çok hassas olan iç dengeleri bozulan Irak, ABD tarafından bir iç savaşa doğru hızla sürüklenmektedir. Yakın bir gelecekte Irak iç savaşı bütün vahşetiyle yaşanacak, etnik gruplar birbirini kırdıktan sonra, Amerika barışı tesis etme bahanesi ile tekrar geri dönecektir. Çünkü jeopolitik konumu, nüfusu, enerji kaynakları, gelenekli devlet yapısı ve politik kadrolarının deneyimi ile bölgede önemli güçlerden biri olan İran, rejiminin niteliği, nükleer kapasitesini geliştirme ve nükleer silah üretme programı nedeniyle ABD’nin hedefine girmiştir.

İran’ın ABD ve İsrail’in stratejileriyle ters düşmesi, İsrail ve ABD için müdahale edilemez bir durum yaratacak ve ciddi bir tehdit unsuru olacaktır. Ancak İran’ın etkisizleştirilmesi ABD’nin tek ve nihai hedefidir.

Tarih boyunca sıcaklığını koruyan ancak son otuz yıldır enerji kaynaklarıyla daha da ısınan Ortadoğu, bugün, İsrail’in Filistin’e saldırısıyla yeni bir şekillenmenin başlangıcındadır.

ABD, bölge devletlerinin bütünlüğünün, İsrail’in ve kendi çıkarlarının tersine olduğunu düşünüyor. Onun için kendisine potansiyel tehdit oluşturabilecek büyük ve güçlü devletler yerine, dini ya da etnik küçük devletlerin oluşturulması Evangelist siyonizmin kısaca BOP’un hedefidir.

ABD’nin Ortadoğu’daki amacı ise demokrasi, insan hakları, küreselleşme ve piyasa ekonomisi adı altında yeni politikalar ve küresel kölelik sistemine uyumlu yapı ve işbirlikçi yönetimler oluşturarak ülkeleri ve halkları istediği yeni sisteme alıştırmaktır.

ABD bu hesapları yaparken at gözlüğü ile yalnızca önünü görebiliyor. Kendi ülkesinde neler olabileceğinin farkında değil. Ekonomik krizi hala eski yöntemlerle başkalarının paralarını sömürerek kapatabileceğini düşünüyor. Kurtulması imkânsız bir durum içinde bulunduğunun kendiside farkında olmalı. İşte tehlikede burada, kendi göçerken tüm dünyayı ateşe verebileceğini düşünmek kimseye falcılık gibi gelmemelidir.

Necmi ÖZNEY

Hiç yorum yok: