4 Kasım 2008 Salı

DOĞU AKDENİZ’DE KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE

Kıbrıs adası, ABD veya İngiltere’nin Orta Doğu bölgesine yönelik bazı operasyonlarında, aktif şekilde kullanılmıştır. Irak’a saldıran uçaklara ev sahipliği yapmış, bazen de sivil ve askeri personelinin acil tahliyesi veya mühimmat takviyesi için kullanılmıştır. Ada’nın Doğu Akdeniz’i kontrol eden konumu ve bölgedeki koşullar, ABD ve AB için Kıbrıs’ı son derece değerli ve vazgeçilemez yapmıştır.

Kıbrıs’ı değerlendiren çeşitli sebeplerin başında, Orta Doğu ve Hazar Bölgesi enerji kaynaklarına havadan ulaşımın kolaylığı yanında, bir savaş anında yine aynı yolu kullanarak füzelerle bu bölgelerdeki enerji kaynaklarının tahribine yönelik saldırılar için merkezi konumda olması gelir. Diğer artı bir değer kazandıran sebep ise, Süveyş kanalı ve İskenderun Körfezi’nin Ada’dan kolaylıkla kontrol edilebilmesidir.

Rumların, kendilerini Ada’nın tamamının sahibi görerek, KKTC’yi yok sayarak, Kıbrıs’ın tamamının kıta sahanlığında petrol arama ortaklıkları kurma teşebbüsleri, Türkiye açısından Kıbrıs’ın stratejik önemini kat ve kat arttırır. Kıbrıs, Türkiye’nin ulusal güvenliği, varlığı, bağımsızlığı ve üniter yapısını koruması açısından, giderek daha da önem kazanmaktadır.

Rumların Euro’ya geçmesi, Rum kartı kullanılarak Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’in AB’nin kontrolüne geçmesi için atılan ilk adımlardan biridir. Fakat bu girişim Kıbrıs’ta iki önemli üsse sahip olan İngiltere’yi ve İngiliz üslerini kullanan ABD’yi rahatsız etmektedir. ABD ve AB çıkar çatışmasının giderek açığa çıkması ve soğuk savaş zamanında Rumların genelde ABD karşıtı olduğu hatırlanırsa, bunu bilen ABD de Kıbrıs’ta zor duruma düşmemek için tedbir almayı düşünmeye başlamıştır.

Bilindiği gibi, Rus ekonomisi, savunması ve dış politikası genelde petrol ve doğalgaz üzerine kurulmuştur. Dünya enerji sistemini kontrol etme çabası içindeki Rusya’nın da Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’e ilgisiz kalması düşünülemez. Rumların davranışından İngiltere’nin ciddi olarak rahatsızlık duyduğu ve bu rahatsızlığı dengelemek için, aynı rahatsızlığı duyan Rusya ile stratejik ortaklık kurması mümkündür.

Eğer Karadeniz gerçekten Rusya için bir var olma bölgesi ise, Moskova’nın Türkiye ile ilgili her gelişmeyi çok yakından izleme mecburiyeti vardır. İşte Bu sebepten, Rusya güneyden Türkiye’yi kontrol etmek istemektedir. Moskova’nın, donanmasını Suriye’de konuşlandırma çabaları, Türkiye’den kaynaklanacak menfi durumların dengelemesini sağlamak ve Türkiye’nin, Rusya’yı Karadeniz’de ABD’nin oldubitti planlarıyla karşı karşıya bırakmasını engellemektir.

Epey bir zamandan beri, Kıbrıs’ın fiilen bölünmüş olduğunun, Artık Rumlar tarafından kabul edilmiş olduğu açıktır. KKTC yönetimi yeni bir durum değerlendirmesi yapmak, yeni bir politikaya geçmek zorunadır.

Kısaca, ABD’nin, Rusya’nın ve İngiltere’nin Doğu Akdeniz’den ve Kıbrıs Adası’ndan stratejik bölge olarak vazgeçmeleri mümkün değildir. Tersi durum, onların mevzi kaybetmeleri anlamına gelir ki, bu da onların uluslararası politikada saygınlık kaybına uğramasına yol açar. Böyle bir konuma düşmemek için Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve çevre ülkelerde kendi çıkarları için yeni kargaşa yaratma çalışmaları yapacaklardır.

Türkiye’nin, bu yeni planların neler olabileceği üzerinde çalışması, her bir yeni durumun Türkiye’nin hak ve menfaatlerini nasıl etkileyebileceği konusunda değerlendirmelerde bulunması, koruması ve daima hazırlıklı olması gerekmektedir. Belki bir komplo teorisi niteliğinde olacak ama KKTC’den beklemediğimiz bir gol gelebilmesi de mümkündür.

Necmi ÖZNEY

Hiç yorum yok: