Türkler Avrupa ile yaklaşık binbeşyüz yıldır temas halinde olmalarına rağmen hala Avrupa’nın ne olduğunu anlayabilmiş değillerdir. Batı şeytanı ile doğulu olarak her şartta ve şeraitte temasta bulunmasına rağmen, Türk insanı Avrupa’nın şifrelerini çözememiş ve tarihin her devrinde batılı ülkelerden muhakkak bir kazık yemiştir. Avrupa'nın, iki yüz sene evvelinden Türkiye’nin başına bir problem olarak çöreklendiğinden beri hala bu problemin devam etmesi ancak yönetim zafiyeti ve iç işbirlikçilerin ihaneti olarak görülebilir.
Batı ve ABD ile ilişkilerin Osmanlı dönemi de dâhil olmak üzere, Cumhuriyet döneminde de, Türk’ün bütün iyi niyetli politikalarına rağmen çözümlenmemesi, bırakın çözüm ve barışı, daha da kronikleşmesine ve kör düğüm haline gelmesine yol açmıştır.
AB ve ABD ile politikasız ve ilkesiz olarak yapılan her temas git gide yozlaşan bir toplum oluşmasına ve toplumsal değerlerin değişmesine de sebep olmuştur.
Batı ile geçmişten bu yana yaşanan ilkesiz ve kişiliksiz ilişkilerin bedeli, Osmanlı İmparatorluğu için bir yıkım ve tarihten silinmek olmuştur. Hala bir şeyler anlayamamak ve aynı teslimiyetçi politikalarda devamlı ısrar etmek ne anlama gelir varın siz irdeleyin.
Artık, Türkiye’nin bundan sonraki politikası, Tarih'e, Tarih'in bütün verilerine meydan okurcasına, batı hayranlığını ve şakşakçılığını bitirmek, elinde kalan maddi ve manevi değerlerini batıya karşı korumak olmalıdır. Hala kimlerle güreştiğini bilmemek ve anlamamak demek, Bundan sonrası için Türkiye’yi bir Çöküş beklediğini görememek demektir.
Ortada ciddi ve müzmin bir küreselleşme ve Avrupa birliği Problemi vardır. Halka küreselleşmenin karşısında artık direnmenin bir anlamı olmadığı gibi bilinçsiz ve yüzeysel anlatımlar sadece felaket getirecektir. Elbette Bütün Dünya ülkeleri ile iyi ve medeni ilişkiler kuracağız. Ve dahi kurmamız gerekir. Ancak bu saatten sonra ilişkileri gözden geçirip vatanımız ve milletimiz için doğru olana karar vermemiz gerektiğini kabul etmeliyiz. Denenen bir daha denenmez. Şimdiye kadar denediklerimiz bize iyi bir şeyler veremediğine ve git gide daha kötü durumlara düştüğümüze göre, Şimdiye kadar AB ve ABD ile yanlış ilişkiler kurduğumuzu söylemekten çekinmemeliyiz.
AB ve ABD, oturup Türkün değerlerini incelediğimizde, hiç de medeni olmadığını göreceğimiz devlet ve yapılanmalardır. Büyük Atatürk’ün bize söylediği muasır medeniyet ile batı medeniyeti aynı şeyler değildir. Muasır medeniyet çağa ayak uydurmak ve çağın yeniliklerini özümsemek ve hatta çağa bir şeyler katabilmektir. Batıya körü körüne teslimiyetle yamanmak değildir.
Evrensel değerleri ve iyi normları elbette alacak ve sahipleneceğiz. Ama kendi şartlarımızda ve kendi değerlerimiz, normlarımızla birleştirerek kabulleneceğiz. Kendimize güvenimiz tam olacak. Bu durumdaki bir Türk milleti’nin, Dünya medeniyetine ve insanlığa yapacağı katkılar ses getirecek ve medeniyetin olmazsa olmazı olacaklardır. Kendine inanan ve güvenen bir toplum teknik seviyede de Dünya’dan geri kalmayacaktır.
İlk önce Tepe'de başlayan ve uzun bir müddet mürekkep yalamış tabakayı etkileyen bu yobazca batı hayranlığı zamanla topluma yayılmaya çalışılmış. Hesaptan kitaptan mahrum bir AB hayranlığı halka dikte edilmiştir.
Şu anda teslimiyet'ten daha da ötelere geçerek varlığını Avrupa Birleşik Devletleri'nin potasında eritmeye, yani kendisini yok etmeye, doğru bu yöneliş, Türkiye'nin eninde sonunda doğru yolu görerek rotasını doğruya çevireceğinin bir işareti olacaktır. Rota düzeltilemez ise kaybedecek çok şeyimiz var demektir.
Necmi ÖZNEY
necmiozney@gmail.com
Batı ve ABD ile ilişkilerin Osmanlı dönemi de dâhil olmak üzere, Cumhuriyet döneminde de, Türk’ün bütün iyi niyetli politikalarına rağmen çözümlenmemesi, bırakın çözüm ve barışı, daha da kronikleşmesine ve kör düğüm haline gelmesine yol açmıştır.
AB ve ABD ile politikasız ve ilkesiz olarak yapılan her temas git gide yozlaşan bir toplum oluşmasına ve toplumsal değerlerin değişmesine de sebep olmuştur.
Batı ile geçmişten bu yana yaşanan ilkesiz ve kişiliksiz ilişkilerin bedeli, Osmanlı İmparatorluğu için bir yıkım ve tarihten silinmek olmuştur. Hala bir şeyler anlayamamak ve aynı teslimiyetçi politikalarda devamlı ısrar etmek ne anlama gelir varın siz irdeleyin.
Artık, Türkiye’nin bundan sonraki politikası, Tarih'e, Tarih'in bütün verilerine meydan okurcasına, batı hayranlığını ve şakşakçılığını bitirmek, elinde kalan maddi ve manevi değerlerini batıya karşı korumak olmalıdır. Hala kimlerle güreştiğini bilmemek ve anlamamak demek, Bundan sonrası için Türkiye’yi bir Çöküş beklediğini görememek demektir.
Ortada ciddi ve müzmin bir küreselleşme ve Avrupa birliği Problemi vardır. Halka küreselleşmenin karşısında artık direnmenin bir anlamı olmadığı gibi bilinçsiz ve yüzeysel anlatımlar sadece felaket getirecektir. Elbette Bütün Dünya ülkeleri ile iyi ve medeni ilişkiler kuracağız. Ve dahi kurmamız gerekir. Ancak bu saatten sonra ilişkileri gözden geçirip vatanımız ve milletimiz için doğru olana karar vermemiz gerektiğini kabul etmeliyiz. Denenen bir daha denenmez. Şimdiye kadar denediklerimiz bize iyi bir şeyler veremediğine ve git gide daha kötü durumlara düştüğümüze göre, Şimdiye kadar AB ve ABD ile yanlış ilişkiler kurduğumuzu söylemekten çekinmemeliyiz.
AB ve ABD, oturup Türkün değerlerini incelediğimizde, hiç de medeni olmadığını göreceğimiz devlet ve yapılanmalardır. Büyük Atatürk’ün bize söylediği muasır medeniyet ile batı medeniyeti aynı şeyler değildir. Muasır medeniyet çağa ayak uydurmak ve çağın yeniliklerini özümsemek ve hatta çağa bir şeyler katabilmektir. Batıya körü körüne teslimiyetle yamanmak değildir.
Evrensel değerleri ve iyi normları elbette alacak ve sahipleneceğiz. Ama kendi şartlarımızda ve kendi değerlerimiz, normlarımızla birleştirerek kabulleneceğiz. Kendimize güvenimiz tam olacak. Bu durumdaki bir Türk milleti’nin, Dünya medeniyetine ve insanlığa yapacağı katkılar ses getirecek ve medeniyetin olmazsa olmazı olacaklardır. Kendine inanan ve güvenen bir toplum teknik seviyede de Dünya’dan geri kalmayacaktır.
İlk önce Tepe'de başlayan ve uzun bir müddet mürekkep yalamış tabakayı etkileyen bu yobazca batı hayranlığı zamanla topluma yayılmaya çalışılmış. Hesaptan kitaptan mahrum bir AB hayranlığı halka dikte edilmiştir.
Şu anda teslimiyet'ten daha da ötelere geçerek varlığını Avrupa Birleşik Devletleri'nin potasında eritmeye, yani kendisini yok etmeye, doğru bu yöneliş, Türkiye'nin eninde sonunda doğru yolu görerek rotasını doğruya çevireceğinin bir işareti olacaktır. Rota düzeltilemez ise kaybedecek çok şeyimiz var demektir.
Necmi ÖZNEY
necmiozney@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder