Küreselleşme, artık günlük konuşmamız içinde her olaya bir bağlantı yapıp fikir beyan ettiğimiz fakat ne olduğu veya nasıl olacağı sorgulanmayan bir sözcük oldu. Halkın çeşitli kesimleri bu kavramı ister istemez dâhil olacağımız teslimiyetçi bir gerçeğin ifadesi olarak kullanmaya başladılar.
Dünya çapındaki şirket yöneticilerinin ve liberal ideoloji teorisyenlerinin bir kurgusu olan küreselleşme, Dünya ekonomisinin yeni bir aşamaya girmiş olduğu fikrine ve iddiasına dayanıyor. Bu teoriye göre, artık ulus-devlet önemini yitirmiştir. Hükümetlerin veya halkların küresel ekonominin rekabeti karşısında müdahale etme veya tedbir alma şansları yoktur. Yani, uluslar arası sermayenin ve tekellerin krizsiz, grevsiz ve ucuz işgücü sağlayarak herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadan gelişmesi ve yeni bir sömürü düzeni kurması son bir aşamayla mümkün hale gelecektir.
Dünya çapındaki şirket yöneticilerinin ve liberal ideoloji teorisyenlerinin bir kurgusu olan küreselleşme, Dünya ekonomisinin yeni bir aşamaya girmiş olduğu fikrine ve iddiasına dayanıyor. Bu teoriye göre, artık ulus-devlet önemini yitirmiştir. Hükümetlerin veya halkların küresel ekonominin rekabeti karşısında müdahale etme veya tedbir alma şansları yoktur. Yani, uluslar arası sermayenin ve tekellerin krizsiz, grevsiz ve ucuz işgücü sağlayarak herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadan gelişmesi ve yeni bir sömürü düzeni kurması son bir aşamayla mümkün hale gelecektir.
Dünya ekonomisinin küreselleşme yönünde artık son aşamasına ulaştığını iddia edenler bazı tezler kurarak ve beyin yıkama yöntemleri ile sistemi oturtmaya ve halkları bu duruma alıştırmaya ve kabule zorlamaktadır. Emperyalizmin ve küreselleşmenin son merhalesi olarak adlandırılan bu yeni aşama, üretim ve pazarlamanın uluslar arasılaşması ile başlamıştır. Şirketler bu aşamada uluslararası piyasaya her zamankinden daha bağımlıdır. Küresel patronlara göre, milli şirketler ayakta kalabilmeleri için çok uluslu bir hale gelmeli, ulusal sınırları yok sayarak, bizzat üretimin kendisini uluslararası ölçekte örgütlemelidirler. Buradaki kasıt herhalde üretim değil montaj sanayini yaygın duruma getirmek olsa gerek.
Üretimin uluslararası örgütlenmesi, hükümetlerin, halkın ve sivil toplum kuruluşlarının milli değerleri ve milli ekonomiyi korumak için yapacakları müdahaleleri boşa çıkartacaktır. Hükümetin müdahalesiyle ya da çalışanların en basit bir ücret artışı veya sosyal iyileştirme talepleriyle karşılaşan sermaye, oradan hemen sorunsuz olan başka bir bölgeye geçecektir. Küresel bir hareket yeteneğine sahip olacak olan sermaye, hemen emeğin en ucuz olduğu yere taşınacaktır. Kısacası, en ılımlı sosyal hak taleplerini bile kazanmak artık imkânsızlaşacaktır.
Bir memlekete giren küresel sermaye üretiminin ez az yüzde 80'ini üretimin yapıldığı ülkenin iç pazarına yöneltecektir. Bu durum milli sermayenin zayıflamasına ve yok olmasına yol açacaktır. Yok olan mili sermaye ve bu süreç içinde ülke dışına çıkarılan karlar zamanla memleketteki işverenlerde dâhil olmak üzere halkın fakirleşmesine sebep olacaktır. Sermayenin yeryüzüne eşit olarak yayılacağı ve yatırım yapacağı söylemleri de tamamen yanlıştır. Alıştıra alıştıra kurulmaya çalışılan küresel Dünya düzeni, tam anlamı ile modern çağın yeni biçimli kölelik düzenini kurmaya yöneliktir.
Küreselleşme Dünya üzerinde çıkan bir ekonomik krizin etkileme çapını da genişletti. Gelir adaletsizliği son yirmi yılda korkunç bir düzeye yükseldi. Sadece gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasında değil, zengin ülkelerin kendi içlerinde de aynı adaletsizlik söz konusu. Dünyada gelir adaletsizliği konusunda birinci sırada ABD yer alıyor. Dünya barışçıl bir dönemden son derece uzaklaştı. Ekonomik rekabet, askeri rekabetle birlikte var olmaya başladı.
Hadi bakalım biz çok ithal edelim. İyice bir küreselleşelim. ABD ve AB’nin işsizlik sorununu yok edelim. Bizim işsizleri hiç kafanıza takmayın. Nasılsa pirinç, nohut, bulgur ve makarna gibi şeyler çok ucuz alt tarafı vereceğin bir oy. O da beş senede bir. Taş attın da kolun mu yoruldu?
Üretimin uluslararası örgütlenmesi, hükümetlerin, halkın ve sivil toplum kuruluşlarının milli değerleri ve milli ekonomiyi korumak için yapacakları müdahaleleri boşa çıkartacaktır. Hükümetin müdahalesiyle ya da çalışanların en basit bir ücret artışı veya sosyal iyileştirme talepleriyle karşılaşan sermaye, oradan hemen sorunsuz olan başka bir bölgeye geçecektir. Küresel bir hareket yeteneğine sahip olacak olan sermaye, hemen emeğin en ucuz olduğu yere taşınacaktır. Kısacası, en ılımlı sosyal hak taleplerini bile kazanmak artık imkânsızlaşacaktır.
Bir memlekete giren küresel sermaye üretiminin ez az yüzde 80'ini üretimin yapıldığı ülkenin iç pazarına yöneltecektir. Bu durum milli sermayenin zayıflamasına ve yok olmasına yol açacaktır. Yok olan mili sermaye ve bu süreç içinde ülke dışına çıkarılan karlar zamanla memleketteki işverenlerde dâhil olmak üzere halkın fakirleşmesine sebep olacaktır. Sermayenin yeryüzüne eşit olarak yayılacağı ve yatırım yapacağı söylemleri de tamamen yanlıştır. Alıştıra alıştıra kurulmaya çalışılan küresel Dünya düzeni, tam anlamı ile modern çağın yeni biçimli kölelik düzenini kurmaya yöneliktir.
Küreselleşme Dünya üzerinde çıkan bir ekonomik krizin etkileme çapını da genişletti. Gelir adaletsizliği son yirmi yılda korkunç bir düzeye yükseldi. Sadece gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasında değil, zengin ülkelerin kendi içlerinde de aynı adaletsizlik söz konusu. Dünyada gelir adaletsizliği konusunda birinci sırada ABD yer alıyor. Dünya barışçıl bir dönemden son derece uzaklaştı. Ekonomik rekabet, askeri rekabetle birlikte var olmaya başladı.
Hadi bakalım biz çok ithal edelim. İyice bir küreselleşelim. ABD ve AB’nin işsizlik sorununu yok edelim. Bizim işsizleri hiç kafanıza takmayın. Nasılsa pirinç, nohut, bulgur ve makarna gibi şeyler çok ucuz alt tarafı vereceğin bir oy. O da beş senede bir. Taş attın da kolun mu yoruldu?
Necmi ÖZNEY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder