1 Ocak 2009 Perşembe

KÜRESEL SERMAYENİN TEKELLEŞME PLANI

Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ABD kapitalizmini örnek alarak yaptıkları çılgınca üretim ve bu durum karşısında Batı’lı büyük sermaye sahibi, sayıları 100 ü aşmayan ailenin duyduğu tedirginlik küresel krizin tetikleyici unsurlarından biridir.

Her sermaye sahibi, yatırımını elbette kâr etmek için kullanır. Kâr edebilmenin ilk basamağı üretilen malın pazarlanması ve satılmasıdır. Çin’in kapitalist sisteme dâhil olması ve dünya’da üretilen her malın Çin’de de üretiliyor olması, Batı’nın bu konudaki hedefini ve ezberini bozmuştur. İmalat ve genel ihtiyaç planları alt üst olmuş, bu da yetmezmiş gibi pazarlama politikaları, insanların ihtiyaç duyduğu malların hangi firmalardan satın alacakları sorusu karşısında korku duyulmaya başlanmıştır.

ABD merkezli küresel krizin çıkış sırrı da buradan başlar. Beklediğimiz ve hedeflediğimiz satışlar gerçekleşmez ve bize bağımlı ülkeleri kaptırırsak ne yaparız?

Şirketler geleceğe dönük tahmin ve planlar yaparak ticari hayatını yönlendirir. Bina yapar veya kiralar, fabrikalar kurar, hammaddeler alır, işçi çalıştırır. Üreteceği malı meydana getirdikten sonra pazarlama aşamasına geçer. İşte Batı’lı firmalar için büyük risk de tam bu aşamada, Çin’in varlığı ile ortaya çıkmıştır.

Büyük savaş harcamaları ve bu beklenmedik mal satış zorluğu karşısında şiddetle daralan Amerikan ekonomisi ayakta duramamış, mortgage ayağından patlamıştır. Genel olarak bütün dünyada ekonomik motor vazifesi gören, inşaat yapım ve pazarlama sektörünün çöküşü diğer sektörleri de olumsuz yönde etkilemiş ve peşinden sürüklemiştir.

Sermayelerini kaybetme ve Amerikan dolarının hâkimiyetini kaybetme korkusu yaşayan ABD’li büyük sermaye sahipleri, hayali para doları korumak için, imalatı, hammadde alımını durdurmuş, işçilerini işten çıkartmış, dolaylı olarak, kendileri ile çalışan firmaları da batırmış, kendi öz sermayelerinin varlığını emniyet altına almışlardır. Kendilerine bağımlı yarı sömürge etki alanlarını kaybetme, ürettiği malları istedikleri fiyata satamama ve bu yüzden etki alanı ve para kaybetme, küresel sermayenin en büyük korkusudur.

Küresel sermaye ve bölgesel yandaşları için istikrar kelimesi büyük önem arz eder. Onlara göre İstikrar her şeyin kendi planlarına paralel olması, böylece soyulacak ülkede ürettikleri mallara bağımlılık yaratılması, mallarının kârlı olarak satılması ve kendilerine bağımlı devletler yaratılabilmesi demektir.

Kapitalizmin serbest piyasa ekonomisi yapılanmasında, istikrar kolay kolay elde edilecek bir olgu değildir. Çıkarları farklı olan ve biri diğeri ile sürekli rekabet halinde olan küresel firmaların çoğunun stratejik planlarının lehlerine gerçekleşmesi imkân haricidir. Emperyalist düşünceli sermayenin ikide birde kriz üretmesinin ve Irak savaşı gibi askeri saldırıların sebebi budur.

İflas eden şirketler, batan bankalar, paslanan fabrikalar, depolarda bozulan mallar ve işsiz, aşsız insanlar; Sonuç olarak, ekonomik bunalım işsizliği, işsizlik de yoksulluğu yaratır. Sermaye ve zenginlik kendi sermayesini emniyet altında almış belirli kişilerin elinde toplanır, dünyada yoksul sayısı artar.

Bunun sonucu olarak dünya genelinde sosyal gerginlik artar ve karmaşa ortamı meydana gelir. İşte BOP’u planlayan, kendilerini hâkim sınıf olarak gören emperyalistlerin istediği ortam, işte böyle bir ortamdır.

Kapitalist sistemin, buna bağlı olarak gelişen serbest piyasa ekonomisinin tuzağı olan özelleştirmelerin çok iyi incelenmesi ve takip altında tutulması gerekir.

Necmi ÖZNEY

Hiç yorum yok: