14 Eylül 2008 Pazar

SAYGIN, BÜYÜK TÜRKİYE OLMA FIRSATI VE BOĞAZLAR

Rus Gürcü savaşının yakın gelecekteki sonuçlarını incelersek, durumun bölgesel değil, dünya genelinde oldukça önemli olaylar dizisinin başlangıç noktası olacağını görürüz.

Gürcistan, jeopolitik olarak, ABD emperyalizminin, öncelikle bölgedeki enerji kaynaklarının kontrolünü ele geçirmesine ve petrolün dünyanın en büyük pazarı konumundaki Çin’e kadar ulaşımını denetleyebilecek bir ülkedir.

Gürcistan’ın ABD için yapması istenen görev, Amerika’nın Karadeniz’i ve Kafkasya’yı kontrol altında tutmasını sağlamak için bölgede karışıklık yaratmaktır. Irak, Ortadoğu ve Suudi Arabistan’ı kontrol altında tutan ABD’nin, Karadeniz ve Kafkasya’yı da denetim altına almak niyeti, dünya genelini de kontrol etmek istemesi demektir.

Böyle büyük bir coğrafyayı kontrol edecek bir ABD, uluslar arası politikadaki konumunu kuvvetlendirecek ve en önemlisi Çin karşısında da ekonomik ve politik olarak güçlenmiş olacaktır. Bu durum aynı zamanda ABD’nin Rusya’yı ve Rusya’ya ait enerji bölgelerini, doğalgaz ve petrol taşıma yollarını da kontrol etmesi anlamına gelmektedir.

Rusya aslında bölgede rahattır. Çünkü Rusya şu veya bu şekilde bölgeyi kontrol etmektedir. Çıbanbaşı olan Amerika’dır ve ABD, uluslar arası politikadaki konumunu sürdürebilmek ve ilerde ayakta kalabilmek için bölgeye girmek ve buraya yerleşmek istemektedir. Rusya’nın yaptığı ise, bölgenin mevcut durumunu korumak, düşmanca girişimler artarsa bu coğrafyada milli çıkarlarını korumak için kararlı olduğunu ortaya koymaktır.

Uluslar arası hukuk gereği, taraflardan birine yardım etmek demek, taraf olmak anlamına geleceği için, Türkiye’nin Rusya’yı karşısına almak gibi bir yanlış içine girmesi büyük hatadır ve bölgeye huzursuzluk getirir.

Montrö sözleşmesi yok gibi davranan ABD savaş gemilerinin insani yardım adı altında Türk Boğazları’ndan geçişine izin verilmesi yanlıştı. Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler bu taşımayı yapamazlar mıydı? ABD askeri gemilerinin Türk Boğazları’ndan geçip Karadeniz’e çıkmaları, Türk Dış Politikasının geleceği açısından içinden çıkılamaz durumların habercisidir. Türkiye’nin en azından dünya barışını bahane ederek insani yardım için başka yollar bulması gerekirken boğazlardan geçişe hemen evet demesinin sorgulanması gerekir.

ABD’nin ulusal çıkarları için NATO’yu kullandığı bilinen bir gerçektir. Irak’taki durum ibret almamız gereken bir olaydır.

İşin en korkulan tarafı ise ABD’nin ekonomik ihtiyaçları için Karadeniz bölgesine girmek ve bu coğrafyada kalıcı olmak zorunda olduğudur.

ABD Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni aşındırmak için bundan sonra elinden geleni yapacaktır ve aşındırma başlamıştır. Çanakkale Boğazından Ege denizine çıkan gemiler yüz metre sonra dönerek tekrar Karadeniz yoluna revan oluyor. ABD’nin Karadeniz’e ilişkin senaryosunun sinir bozucu gösterimi başlamıştır.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, özellikle Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin güvenliğini ön plana çıkaran bir düzenlemedir. Türkiye, Türk Boğazları’ndan geçiş konusunda tam yetkili karar alıcıdır. Türkiye açısından, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin titizlikle uygulanması, devlet ciddiyetinin ve saygınlığının gereğidir. Bu konu Rusya için de aynen geçerlidir. Yani Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin titizlikle uygulanmasını istemek taraf olarak Rusya’nın en tabii hakkıdır. Türkiye, Montrö Boğazlar Sözleşmesini sulandırırsa, bu hem Türkiye için, hem de bölge için çok ağır sonuçlar verebilir.

Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak kendisini saydıracağı barışçı bir durum yaratmak varken, ABD’nin dümen suyunda hareket etmesi, Türkiye’nin bölgedeki saygınlığına zarar verir. Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerden çok, ABD’yi dikkate alacak ve ABD’nin bölgeye girişine yardakçılık sayılabilecek girişim ve projelerin Rusya faktörü varken tutmayacağı, görülmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir hakikattir.

Necmi ÖZNEY

Hiç yorum yok: