7 Eylül 2008 Pazar

BİLİYOR MUSUNUZ? BİR ZAMANLAR HİLTON OTELİ BENİMDİ

Türkiye son yıllarını devamlı büyüyen ve toplumun önemli bir bölümünün cebindeki paranın önemli bir kısmını istikrarlı bir şekilde yutan ekonomik planın pençesinde geçirmektedir.

Batı tarafından Türkiye’ye dayatılan ekonomik ve sosyal uyum programları ülkeyi yönetenler tarafından hiçbir sorgulamaya dahi tutulmadan aynen uygulanıyor. Türkiye’nin küresel kapitalizme uyum sürecinde ve sömürüyü derinleştiren politikalarının uygulanmasında, Batı hata istemiyor. Uygulanan ekonomik programların kısır sonuçlar vermesi yüzünden ülkemiz borç batağında yüzüyor.

Yabancı sermayenin üretmeye değil, Türkiye’nin söğüşlenmesini sağlamaya yönelik ekonomik projesini destekleyenler, sıra işçinin, memurun ücret ve haklarına gelince kısıtlama yolunu seçiyorlar. Maaşlar, uydurma enflasyon rakamları üreterek, reel enflasyon dikkate alınmadan belirlenerek halk sefalete itiliyor.

Uygulanan politikalarla, sosyal devlet olmanın en birinci gereğinin, en yoksul olan ve en ücra yerde yaşayan insanı da dâhil olmak üzere, tüm halkına temel yaşam standartlarını sağlamak olduğu gerçeği ortadan kalkmış durumda.

Devletin asli işi olan kamusal hizmetler özelleştirme yoluyla tasfiye edildi, oluşan boşluğun özel sermaye tarafından doldurulması sağlanarak yandaşlara yeni kar alanları yaratıldı.

Özelleşince hizmetlerin ucuzlayacağı şeklindeki propagandaların, telefon şirketlerini işleten firmalar arasındaki danışıklı rekabetle ne büyük bir yalan olduğunu yaşayarak görüyoruz.

Kurumlar özelleştirilince daha verimli ve hızlı hizmet alınacağı şeklindeki yalanları, hizmet alınması bir yana, ölmek üzere olan yoksul vatandaşın hastane kapısından kovuluşundan sonra ancak anlayabiliyoruz.

Neyse boşverin bütün bunları. Şimdi çok önemli bir çıkar hesaplaşması var. Harp meydanı, Hilton oteli. İbret ve dehşetle diziyi izliyorum. Beni nasıl yolduklarını şimdi daha iyi anlıyorum.

Biliyor musunuz? Bir zamanlar Hilton oteli benimdi. Arada bir gider, çaktırmadan kontrol ederdim yerinde duruyor mu diye. Ütülmüşüm, şimdi kalbim kırık, kendimi çok kötü hissediyorum, artık aynaya baktığımda, karşımda bir enayi, bir salak görüyorum ve artık tıraş olmak dahi istemiyorum.

Necmi ÖZNEY

Hiç yorum yok: